‘Maske ve muska’ meselesi

Kirvem,

Yıllardan beri gazetemizin bu köşesini mesken tutup, ardından da her hafta birbirinin peşi sıra kurcalayıp durduğum “meseleler” yumağının kahir ekseriyeti, çözümden yana maalesef zerre kadar nasiplerini almadıkları gibi, tam aksine tıpkı yokuş aşağı yuvarlana yuvarlana giderek büyüyen birer kartopuna dönüştüler, dönüşüyorlar maalesef...

Aslında iki kelamla, üç satır cafcaflı laflar karaladıktan da sonra şu veya bu baptaki meselelerimizin, irili ufaklı sorunlarımızın şıpın işi bir günden diğerine yer ile yeksan olup, ülkemizin gündeminden tümüyle silinmesini ummak, bunu beklemek belki fazlasıyla iyimserlik ama, öte taraftan da dostlar alışverişte görsün misali durduk yere şu veya bu nedenlerle, uyduruk bahanelerle ipe sapa gelmez hesaplarla mesele üstüne mesele yaratıp, ardından da entipüften sorunları başımızdan defetmek için bu kez de zamanı acaba haybeye mi harcıyoruz, bunu, belki de bu işin uzmanlarına, bu işin pirlerine, ustalarına sorup, tez elden öğrenmek galiba en kestirme yol...

Kirvem, senin de bildiğin gibi, şu sıralar dünyanın başına bela kesilen bir virüs; dikenli, jiletli tellerin yanı sıra, keza bilmem kaç metre yükseklikteki beton duvarları, çelik bariyerleri rahatlıkla sollayıp, ardından da bu tür ıvır zıvır sınırların tümüne tepeden bakıp, küçümseyip, hatta terbiyesizce “nanik” yapıp, dolayısıyla dünya alemin zaten olmayan rahatını hepten kaçırıp dururken, bu arada tabii ki “Kamber’siz düğün olmaz” düsturundan hareketle bizim cennet vatanımızın kapılarını çalmayı da ihmal etmedi...

Ancak... Kökü dışarıda veya içeride olan her türlü bela, her türlü hinlik, cinlik, dalga dubara karşısında daima dik durmayı milli menfaatlerimizin olmazsa olmaz kuralı belleyen ecdat yadigarı fıtratımız mucibince; önce korona adı altında dışardan gelip, ardından da tıpkı kendisi gibi virüs kılığına bürünmüş içimizdeki kimi hakim, hakem, hekimlerle, öğretmen, gazeteci, avukat, öğrenci, yazar, çizerlerin yanı sıra mesela kasap, bakkal, fırıncı, manav, çaycı, şıracı, bozacı, badanacı, nalbur, nalbant velhasılıkelam bilumum hainlerle, el ele verip birlikte bir dümen çevirmeye kalkıştılar ama, bunu, beceremediler çok şükür!

Nitekim dahili ve harici bu fitne fücur tayfasının suratlarına geçirdiğimiz “yerli ve milli“ maskelerimizle seslerini soluklarını keserken, aynı zamanda da dost, düşman demeden dünyanın her yerine gönderdiğimiz maskeler sayesinde insanlık alemine gereken dersi verip, bu bapta örnek olduk evelallah!

Şimdilerde hâlâ doğru dürüst maske kullanmayı bilmedikleri için neredeyse sil baştan korona virüsünün elinde ister istemez ikinci kez oyuncağa dönüşen ülkelere, onların vatandaşlarına gerektiğinde maske göndermek bundan kellim neredeyse boynumuzun borcuyken, diğer taraftan da  bunca zamandan beri maske takmaları konusunda uyardığımız halde, buna bir türlü uymayan yurttaşlarımıza, tıpkı “Dinsizin hakkından imansız gelir” misali neredeyse asgari ücret gibi “astronomik" düzeyinde maddi ceza uygulamakla yetinmeyip,  ayrıca medarı iftiharımız olan “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirmeyi hedef belleyen milli eğitim sistemimizin, belki de bir nevi göstergesi olarak, maske takmayan yurttaşlarımızın boyunlarına birer “muska” takıp böylece bu işin içinden selametle çıkıp, kökünden halledebilir miyiz, bilemiyorum Kirvem!