‘Böyle gelmiş, böyle gider’ meselesi
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/108100.jpg)
Kirvem,
Ölümden başka her şeyin “yalan”, her şeyin “fos” olduğu şu kırtıpil dünyaya; acaba gelmek ister misin diye kimsenin sormadığı gibi, keza hangi tarikle, hangi yollarla ne zaman gitmek istersin, diye soranımız da mafiş!
Bilinçsizce, her şeyden bihaber, cıscıbıldak, anadan üryan, donsuz, tumansız ansızın kafadan daldığımız bu labirintosta bir taraftan ömür tüketirken, diğer yandan da yaşam denen bu “uzun, ince” yolun koordinatları içinde debelenip duruyoruz...
Günün ya da gecenin bir vaktinde ilk kez nefes almaya başladığımız bu diyarlarda ne kadar oyalanacağımızı, sıkılıp bunalınca doğrudan doğruya mı, yoksa şu veya bu türden aktarmalarla bir an önce geldiğimiz yere gerisin geri yola revan mı olacağız, bu bapta kafamızı kurcalayan asıl soru, “İşte asıl mesele bu!..”
Nitekim her birimiz önce yüce Allah’ın birer kulları olarak çeşitli nedenlerle kendimizi hasbelkader içinde ya da kayısında bulduğumuz kimi meselelerle karşılaşınca, belki önce apışıp, şaşırıp, ardından da bir an önce bu sorunların çözümü için kollarımızı sıvarken, aynı zamanda da öncelikle aklımızın kapısını mı çalıyoruz acaba?
Aklımız... Hani Tanrı’nın herkese, her kuluna “sosyal adalet” kurallarınca eşit miktarda dağıtmaktansa, nedense, ne hikmetse kimilerimize bol kepçeyle, kimilerine de sanki “zırnık” misali koklatırcasına dağıttığı “akıl”, yani hemen hemen neredeyse her kilidi açan sihirli anahtar...
Kirvem, senin de bildiğin üzere ucu bucağı meçhul olan bu alemde, şu “iki kapılı cihan”da ezelden beri değişmeyen, hatta tee fi tarihinden itibaren bileği güçlü; cebi, cepkeni, kadifeden kesesi, altı katlı sefer tası her daim dolu olan Tanrı’nın “sevgili” kullarının tiz sesli boruları yeri göğü inletirken, buna mukabil yüce Rabbimizin sosyal adaletinden yeterince nasiplerini almayan, alamayanların haliyle ahvalinin hangi çıkmaz sokaklarda dolanıp durduğunu, hepimizden önce bu düzenin ilelebet bekçisi olan, ona istikamet veren yüce Allah bilir...
Ancak, Tanrı’nın çizdiği bu yoldan gitmeleri gerekirken, arada bir çeşitli vesilelerle, uyduruk bahanelerle durduk yere şu ya da bu minvalde mesele yaratıp, ortalığı velveleye verip, ardından da kıytırık hesaplarla her yerde, her ortamda, her halükarda kendi “iktidar”larını sürdürmeyi planlayanların bu zelil hevesleri kursaklarında kalacağı gibi, keza ağızlarında sakıza dönüşen, bıkıp usanmadan dillendirip durdukları “Böyle gelmiş, böyle gider” fetvalarının da eninde sonunda çöp sepetlerini boylayacağı günlerin de, özüme göre sanki arifesinde miyiz kim bilir Kirvem!..
Evrensel'i Takip Et