Kadınlar, okullar ve görünmezlik

Kölelik düzeninde bir köle ne kadar çalışırsa çalışsın, adının yıllar sonra anılmasını, hatta tarihe geçmesini bekleyemezdi. Piramitlerin yapımında çalışan on binlerce köle için geleceği düşünmek söz konusu değildi. Bir kölenin adının bir piramide verilmesi gibi bir düşünce ise kimsenin aklına gelemezdi. Köleler her yerde olsa da, kölelerin bir insan olarak değeri yoktu. Köleler ile dolu bir toplumsal düzende köleler yok sayılırdı.

Yüzyıllar geçti. Köleci toplumlar yok oldu ama yeni kölelik çeşitleri türedi. Güney Afrika’daki ırkçı Apartheid düzeni gibi. Siyahların insan yerine konulmadığı, ten rengi polisinin olduğu, ırkların ayrılığının her ortamda dayatıldığı Apartheid boyunca, bu korkunç düzeni sürdüren beyazlar kendilerini saygıdeğer ve dini bütün kişiler olarak gördüler. Güney Afrikalı bir siyahın adının dünya tarihine geçeceği hiç akıllarına gelmezdi.

Bunların hepsi geçmişte kaldı ve artık eşitlikçi bir dünyada yaşıyoruz sanılmasın. Geçtiğimiz günlerde dünyanın birçok yerinde, adları ırkçılık, kölelik ve kötülük ile eşleşmiş kişilerin heykelleri devrildi. Kimi heykellerin kaldırılması için kampanyalar başlatıldı. Adı kölelik, sömürgecilik ve acımasızlık ile eşleşmiş Kral Leopold II’nin heykelinin kaldırılması için 14 yaşındaki Noah tarafından Belçika’da başlatılan bir kampanya birçok ülkede haber oldu.

Adları ırkçılık, kölelik ve kıyımlar ile eşleşmiş kişilerin tartışılması toplumsal vicdanının işlemesi açısından önem taşıyor. Türkiye’de ise gidiş tam tersine. Çocukların ne geçmişteki, ne de günümüzdeki adaletsiz düzenleri tartışması söz konusu. Rejim, tarihin bir efsaneler zincirine dönüştürülmesini istiyor.

Çocukların kamusal alanda karşılarına çıkan adları düşünmek bu bağlamda önemli. Çocukların yürüdüğü sokaklara verilen adlar arasında örneğin kadınların adları bulunuyor mu? Çocukların okuduğu okullara verilen adlar arasında hiç kadın adı var mı? Bu gibi soruları düşünmek için çok büyük olmayan bir il seçip, incelemek daha kolay bir çözüm. Niğde ilini örnek olarak alalım.

Niğde’de bir kadının adı ile anılan okul sayısı çok az. Önce bu okullara göz atalım. Zübeyde Hanım Anaokulu ve Zübeyde Hanım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi var. Bu iki okul dışında Kayı Ayşe Aydoğan İlkokulu gibi birkaç okul var. Okul, Kayı köyünün ve okulun yapımı için katkıda bulunan bir kişinin annesinin adını taşıyor. AKP döneminde ilköğretim okulları ikiye bölündüğü için okulun adı artık hem bir ilkokul, hem de bir ortaokulda. Anlaşılıyor ki, bir okulun bir kadının adıyla anılması kolay değil. Yakın dönemde yaşamış veya yaşamakta olan bir kadının adının bir okula verilebilmesi ise hayırseverlik, yani varlıklı olmayı gerektiriyor.

Okulların adları hiç kuşkusuz rejimi ve yerleşmiş ideolojisini yansıtıyorlar. Rejimin kadınlara değer vermediği artık çok açık ortada. Verilen adlar incelendiğinde, nelere değer verildiği, hangi düşüncelerin yüceltilmek istendiği hemen ortaya çıkıyor.

Niğde ili şehit adı verilmiş okullar ile dolu. Yaklaşık 80 okulun adında şehit sıfatı geçiyor. Bu okulların dördü, Ramazan Konuş adını taşıyor. İki okulun adında ise Ömer Halisdemir var. Listenin hepsi incelendiğinde, rejimin 15 Temmuz’dan büyük bir efsane yaratma çabası içinde olduğu ve ölüm siyasetini okulların adlarına işlediği çok açık olarak görülebiliyor.

Şimdi olmayan adlara dönelim. Bir kadının adını taşıyan okullarda bile toplumsal cinsiyete ve var olan eşitsizliklere değinildiğine ilişkin pek gösterge bulunmuyor. Bu okulların “vizyon” ve “misyon” metinlerinde, eşitlik-özgürlük-adalet gibi kavramlar geçmiyor. Bunların yerine, “Sevgi rehberimiz, akıl pusulamız olsun,” gibi, “Okulumuzda hiçbir gün diğerine eşit olmasın,” gibi kof sözler yer alıyor.

Kadının adı yoksa, bu elbette ki ataerkil rejimlerin işi. Heykellerin devrilmesi gibi, ataerkil rejimlerin de devrileceği kesin. O zaman şimdiden düşünmeye, heykelleri dikilmesi gerekenleri yazmaya başlayalım. Konca Kuriş. Pippa Bacca. Emine Bulut. Özgecan Aslan. Şule Çet. Ceren Damar. Nadira Kadirova. Pınar Gültekin. Ceren Özdemir. Dilek Doğan. Liste uzun ama tutalım. Bu adları da, özgürlük ve adalet mücadelesi verirken öldürülenlerin adlarını da tek tek kamusal alana yazalım. Ama okullara vermeyelim. Ölüm ne olursa olsun, çocuklardan hep uzak olsun!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et