‘Tanrı istemezse...’ meselesi (2)

Kirvem,

Önce bismillah deyip ardından da geçen haftaki mektubuma bıraktığım yerden devam etmem gerekirse; öncelikle yüce tanrının huzurunda “en kalbi” duygularla hilafsız, hurdasız, riyasız, yalansız yemin billah etmeliyim ki; tanrının yarattığı naçizane kullarından biri olarak aklımın yettiğince, dilimin döndüğünce sağda solda, orada burada sarf ettiğim kelamlarımın yanı sıra, keza laf ola beri gele kabilinden yazıp çizdiklerinin tümü, kendimce “doğru” bulduğum düşüncelerimin bir nevi aynasıdır; dolayısıyla isteyen, dileyen, arzu eden herkes bu “dahiyane” düşüncelerimi sebilullah paylaşabilir, geceleri yastığının altına koyup horul horul uyuyabilir veya tam aksine her bakımdan “zelil” bulup, sonra da kağıt top misali doğrudan doğruya çöp tenekesine şutlayabilir...

Kirvem, hayli uzunca bu girizgahımın esbabımucibesine, sebebine, nedenine gelince özetle diyeceğim şu ki, tanrı kavramının bir bakıma mütemmim cüzü, onun tamamlayıcı olan din, iman, mezhep, falan feşmekan konularında herkesin inancı, itikadı kendine göre yol yordam bulurken, kimilerinin bu husustaki yargıları da; tıpkı Neyzen Tevfik’in dediği gibi, “Ben her fikre, her mesleğe, her itikada uymam; çünkü hiçbirisine itikad etmem” tarzında açıkça beyan edildiğinde, o zaman birilerimizin durduk yere bundan gocunup, her şeye maydanoz misali ahlak kumkuması kesilip, sonra da “Din, iman elden gidiyor” yaygarasıyla iki gözü iki çeşme ağlayıp, lü lü lü makamında tepinip durması, belki de bu saatten sonra miadını çoktan doldurmuş, bayatlayıp kokuşmuş bir davranışın ta kendisi değil de neyin nesidir acaba?

Aslında din, iman tahtında “Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna” fikri, kimi insanların zihinlerde kavgasız, patırtısız yerleşip, buralarda günün birinde gerçekten de yuva kurabilirse, o zaman şu “yalan dünya”da kökeni dine dayalı kimi problemlerimizin büyük bir kısmı belki de sulh, sükun içinde giderek kendiliğinden çözülebilir mi, bilemiyorum...

Öyle ya da böyle, dönüp dolaşıp, nihayetinde aslolan hikayemize, yani şarkılarda terennüm edilen “Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş, tanrı istemezse insan ölmezmiş...” meselesine gelirsek; tabii ki herkes tamburuyla, üç telli sazıyla, cümbüşüyle, klarneti ya da zurnasıyla bu şarkıya gönülden eşlik edip, dolayısıyla her şeye “kadir” yüce tanrının bu “hikmet”ine dilinin döndüğünce sadece övgüler dizmekle yetinmeyip, ayrıca bu üstün “irade”nin kulu, kölesi olduğunu da cami, kilise, sinagog, cemevlerinde veya tanrının diğer evlerinde de sergileyebilir ama, yeter ki, kendi inançlarını yüceltip “arşıalaya” çıkarırken, diğer taraftan aynı itikadı, aynı zihniyeti paylaşmayanların nasırına basmayı da hüner bellemesin...

O halde?

O halde devamı haftaya Kirvem!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kadın işçiler devlere karşı

Kadın işçiler devlere karşı

Chinatool grevi, ücretleri eriten Şimşek programının arkasında dizilenleri gözler önüne seriyor: Programın uygulayıcısı iktidar, programdan güç alıp %25 zam dayatan Chinatool ile Şimşek’in kapısını aşındırdığı Chinatool’un ortağı uluslararası finans tekeli HSBC... Küçük parçaların üretimi için küçük elleri kullanılan kadın işçiler, bu dev ittifaka sendikalarıyla kafa tutuyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İmamoğlu’ndan belediye operasyonlarına tepki: Sandık gelecek, bir kişi gidecek, her şey değişecek.

Evrensel'i Takip Et