11 Ekim 2020 00:22

Barış ödülüm 10 Ekim’e

10 Ekim Ankara Katliamı'nda yaşamını yitirenler, katliamın 5'inci yıl dönümünde İstanbul Kadıköy'de yapılan eylemle anılırken.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Dört yıl önce, Hiroşima ve Nagazaki’ye yönelik nükleer saldırıların 71. Yıl dönümünde, Japonya yurttaşlarına yönelik bir açık mektup yayımlandı. Mektupta dönemin ABD Başkanı Obama’nın Hiroşima ziyareti üzerinde duruluyor ve şöyle deniliyordu:

Geçtiğimiz mayıs ayında Başkan Obama Hiroşima’yı henüz görev başındayken ziyaret eden ilk başkan oldu. Ancak büyük bir düş kırıklığı içinde öğrendik ki, ziyareti sırasında Başkan Obama Atom Bombası Müzesi’nde on dakikada bile geçirmemiş. Hibakuşalar (Nükleer saldırılardan kurtulanlar) ile on dakika geçirmiş ama ne onların neler yaşadıklarını dinlemiş, ne de bir ABD başkanı olarak Japonya’daki iki kente atom bombası atılmasıyla ilişkili bir hesap verme yükümlülüğü olduğunu kabul etmiş. Obama, 17 dakika süren konuşmasında korkunç nükleer saldırılardan söz ederken, sanki doğal bir olaydan söz edermiş gibi, “Gökten ölüm düştü!” demiş. Bu, hibakuşalara yapılan bir saygısızlıktır.

Biz nükleer silahlara karşı çıkan barışseverler olarak, ABD hükümetlerinin nükleer silahların ortadan kaldırılması için açık ve dürüst bir tutum sergilemekten çok uzun süredir uzak durmasından esef duyuyoruz. Öte yandan, önümüzdeki 30 yıl süresince bir trilyon dolar maliyet getirmesi beklenen, var olan nükleer silahların “Modernleştirilmesi” planlarını destekleyen bir başkan seçmiş olmaktan da pişmanlık duyuyoruz. Oysa, Başkan Obama’nın 2009’da Nobel Barış Ödülü’ne lâyık görülmesinin gerekçelerinden biri, nükleer silahların azaltılmasına katkı yapmasıydı.

Beş yıl önce, 10 Ekim 2015’de Ankara’da bir araya gelen barışseverlere yönelik korkunç bir saldırı düzenlendi. Bu saldırının ardından polislerin ve hükümetin sergilediği tutum saldırının kendisi kadar korkunçtu. Bu tutum ile saldırının hemen öncesinde olanlar arasında bir bağ olduğu da ortadaydı. Korkmaz Tedik’in babası Erdoğan Tedik’e kulak verelim: “İlk kez bir eylem alanına bu kadar rahat girdik. Bir tek polis yoktu. İhmali olan Ankara valisi, emniyet müdürü, içişleri bakanı ve katillerden şikayetçiyim. Yakalanamayan 15 IŞİD’çi katilin de yakalanmasını istiyoruz.”

Katliam ardından adalet ve barış talebi ile kurulan 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği, saldırıyı gerçekleştiren militanlar dışında perde arkasında kalan asıl sorumluların ve görevlerini yerine getirmeyen yetkililerin yargılanması için defalarca çağrı yaptı. Çağrılardan birine kulak verelim: “O gün o alanda katliamcıların binlerce kilometreden gelmesine göz yuman, katliam anında gerekli sağlık desteğini sundurmayan, ambulans göndermeyen, gelen ambulansı bekleten, bir nefesin can kurtardığı yerde biber gazı sıkıp ilk yardım ve müdahaleyi engelleyen ve diğer tüm kamusal sorumluları bu katliamdaki ihmal ve kasıtları nedeniyle hesap vermelidir.”

10 Ekim Katliamı ve hemen öncesinde, 20 Temmuz’da gerçekleştirilen Suruç Katliamı Türkiye’ye barış getirmek isteyenlere yönelik saldırılardı. Bu iki katliam, Türkiye’de muhalefeti susturmak için gerçekleştirilmiş iki büyük saldırıdır ve tıpkı Hiroşima ve Nagazaki Katliamları gibi özenle planlanmıştır. Ölçekleri küçük görülebilir ama muhalefet üzerinde birer Hiroşima ve Nagazaki etkisi yapmaları istenmiştir. Dönemin başbakanı, tıpkı Obama gibi sorumluluk almaktan kaçınmış; başkentte katliam yapıldığı bir dönemde başında bulunduğu hükümetinin eski Osmanlı topraklarına barış ve adalet yaymakta olduğu söylemini sürdürmekten hiç utanmamıştır.

10 Ekim ve Suruç Katliamları üzerinden tam beş yıl geçti. Türkiye’de barışa özlem daha da büyüdü. Barış arayışı dillerde, akıllarda, yüreklerde sürüyor. Korkmaz Tedik’in annesi Zöhre Tedik’in sözlerini unutamıyorum: “Oğlum keşke bu mitinge gelmeseydi değil, keşke bu miting olsaydı diyorum. Savaş dursun, barış hemen olsun; gençler, askerler ölmesin diyeydi bu miting. Aslında onlar için de biz bu mücadeleyi verdik.”

Türkiye’de barış ve adalet mücadelesi sürüyor çünkü barış arayışı yaşamsal, barış arayışı kaçınılmaz. Bu mücadele bitmedi, bitmeyecek. Barışseverler ödül peşinde koşmazlar, biliyorum çünkü barışın kendisi en değerli ödüldür. Ama benim bir barış ödülüm olsa, 10 Ekim 2015’de öldürülenlere, sakatlananlara, katliama tanık olup derinden yaralananlara, o gün barış mücadelesi veren herkese verirdim. 10 Ekim’i ve o gün henüz 9 yaşında olan Veysel’i unutmadık, unutmayacağız.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa