12 Ekim 2020 01:00

Yapılan "grev ertelemesi" değil işçinin grev ve tis hakkının gasbıdır!

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, Şişe ve Cam Fabrikaları AŞ’ye ait Adana ve Mersin’de kurulu soda, krom ve tuz fabrikalarında, Petrol-İş Sendikası tarafından alınan grev kararını 60 gün süreyle erteledi.

18 yıllık AKP iktidarı boyunca, bu partinin genel başkanı Erdoğan başta olmak üzere sözcüleri, seçim meydanlarında, çıktıkları kürsülerde konuşurken işçiden, emekçiden yana olduklarını, onlara hizmet için iktidarda olduklarını hep iddia etmişlerdir. Ama AKP ve her sıfat ve makamdaki temsilcileri, söz konusu olan işçilerle patronların karşı karşıya gelmesi olduğunda tereddütsüz patronların yanında saf tutmuşlardır. Bunu 18 yıllık iktidarı boyunca AKP; bırakalım dolaylı patron sınıfından yana uygulamalarını, 17 kez işçinin en önemli kazanımı olan grev hakkını kullanmasını yasaklayarak gösterdi. Burada tereddütsüz diyebiliriz ki, AKP iktidarı boyunca işçiler metal, petrokimya, cam gibi başlıca iş kollarında bir kez bile grev haklarını kullanamadılar! Bütün bu grevlerin yasaklanmasının gerekçesi, grevin “milli güvenliği ve halk sağlığını bozucu nitelikte” görülmesi oldu!

Soda, bor ve tuz işçilerinin grevinin “erteleme”nin gerekçesi de aynı.

GREV VE TİS HAKKI VESAYET ALTINA ALINMIŞTIR

Evrensel’in sürekli okurları, resmi makamların “grev ertelemesi” dedikleri bu kararın gerçekte ”grevi yasaklama” anlamına geldiğini biliyorlar. Ama buradaki “erteleme” sadece bir işleteme ya da iş kolunda grev hakkını belli bir süreyle ertelenmesi değil.

Bu yüzden de;

- İşçi sınıfının en önemli hakkı olan grev hakkının tamamen kağıt üstünde kalması, bununla da grev hakkının fiilen yasaklandığını,

- Grev hakkıyla desteklenmeyen bir TİS hakkının anlamını yitirip, bir orta oyluna dönüştüğünü,

- TİS masasında bağıtlanmayan her TİS’in grev yasağı üstünden Yüksek Hakem Kurulu (YHK) tarafından patronların istediklerinden daha da iyi şartlarda bağıtlandığını,... her seferinde yeniden yeniden söyleyeceğiz.

Çünkü grev hakkının böylesi sistematik bir biçimde fiiliyatta grev yasağına dönüştürülmüş olması, zaten yasalarla olağanüstü sınırlandırılmış olan TİS hakkının da fiiliyatta; “ya patronların dediğine razı olursunuz ya da sizi YHK’nin ayağının altına atarız” (“kırk katır mı kırk satar mı” ikilemi) dayatmasıyla, kapalı kapılar arkasında süren bir orta oyununa dönüştürülmüştür!

Bu yüzden de “grev hakkı”nın yasaklanması, “TİS hakkı”nın da kullanılmaması anlamına gelmektedir. Çünkü hükümetin (şimdi de Cumhurbaşkanı) işçinin grev hakkını yasaklayacağını bilen patronlar TİS masasında kendi istediklerinde ısrar ederek, YHK’yi de işçiler ve sendikalarının başının üstündeki bir “Demokles Kılıcı” olarak kullanarak TİS’i istedikleri koşullarda bağıtlamayı amaçlamaktadır, hemen her zaman da bunu başarmaktadırlar.

SALDIRI TÜM SINIFIN HAKLARINA YÖNELİKTİR!

Bugün gelinen yerde ülkemizde, grev yasaklarının sistematik bir biçimde kullanılması ve YHK’nin bir “hakem” değil patronlardan daha patroncu bir yapı ve mevzide olması nedeniyle, Cumhurbaşkanı ve YHK’nin vesayetine sokulmuş yapıda olması nedeniyle TİS hakkı fiilen kullanılamaz hale gelmiştir. Başka bir söyleyişle bugün TİS hakkı Cumhurbaşkanı ve YHK’nin vesayetinde bir formaliteye indirgenmiştir.

Bu yüzdendir ki; soda, krom ve tuz işçilerinin grevinin ertelenmesi, sadece soda, krom ve tuz işçilerinin grevinin ertelenmesi değil, işçi sınıfının en temel hakkı olan grev hakkına ve elbette ki TİS hakkına bir kez daha saldırılmasıdır!

Bu yüzden de sorun sadece Petrol-İş Sendikasının ve onun grev hakkı yasaklanan üyelerinin değil, tüm işçi sınıfının grev hakkının ve TİS hakkına saldırıdır.

Nitekim bu durumu, bu grevin yasaklanması kararına tepki gösteren TÜMTİS Merkez Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada; ”Yasak, sadece Petrol-İş ve Soda Sanayi işçilerini değil, tüm işçi sınıfını ve emekçileri hedeflemekte, tehdit etmektedir. Bu nedenle işçi sınıfı ve emekçiler bu saldırıyı boşa çıkarmak için omuz omuza mücadele etmelidir” diyerek ifade etmiştir.

İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu (İİSŞP) Dönem Sözcüsü TGS Şube Başkanı Banu Tuna da, Petrol-İş üyesi işçilerin grevlerinin yasaklanması sonrasında yaktıkları açıklamada; İİSŞP olarak, iktidarın uygulamalarının karşısında olduğumuzu, işçinin üretimden gelen gücünün gasbedilmesi karşısında sessiz kalmayacağımızı bildiririz” diyerek soda ve tuz işçileriyle ortak mücadele içinde olacaklarını belirtmiştir.

KONFEDERASYONLAR VE BAĞLI SENDİKALAR NE YAPACAKTIR?

TÜMTİS ve İİSŞP’den tepki ve ortak mücadele ifade eden açıklamalar var ama Türk-İş, Hak-İş ve DİSK ile bağlı sendikaların nasıl bir tutum alacakları konusunda, ne yazık ki bir işaret yok!

Oysa yukarıda da ifade edilmeye çalışıldığı gibi, saldırı bugün Petrol-İş’e ise yarın da kendilerinedir!

Bugün Cumhurbaşkanı yeni bir grevi yasaklarken bu kadar rahat ve hatta pervasız olabiliyorsa, yarın da başka grevler ya da işçi hakları gasbı gündeme geldiğinde daha da pervasız davranacaktır.

Bu yüzdendir ki, konfederasyonlar ve sendikalar daha fazla hak gasbı istemiyorlarsa bugün ortak grev yasakları karşısında ortak bir tutum almak zorundadırlar.

Bu yüzden de elbette de Petrol-İş ve soda, krom ve tuz işçilerinin “Bu yasağı tanımıyoruz” diyerek öne çıkmaları önemlidir ama bundan da önemlisi konfederasyon ve sendikaların bütün sınıfa yönelik saldırı karşısında ortak bir tutum almalarıdır!

Bu tutum; iktidarın kıdem tazminatının tasfiyesini TBMM’ye getirmek için hazırlandığı şu günlerde işçi cephesinden grev yasağına karşı alınacak ortak tavır, kıdem tazminatı konusunda ortak bir mücadele hattına girilmesi bakımından da ayrıca önemli olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa