15 Ekim 2020 00:25

Resmi işsizlik, gerçek işsizler

İşsizlik kuyruğu

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) geçtiğimiz haziran, temmuz ve ağustos aylarını kapsayan iş gücü istatistiklerini hafta başında açıkladı. TÜİK’e göre 2020 temmuz döneminde 15 ve daha yukarı yaşta işsiz sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 369 bin azalarak 4 milyon 227 bin olurken, resmi işsizlik oranı 0.5 puanlık azalmayla yüzde 13.4’e gerilemiş.

Kovid-19’un ülke ekonomisi ve istihdam üzerindeki yıkıcı etkileri bu kadar belirleyici olmasına rağmen, işsizliğin geçen yıla göre azalmış gibi açıklanması hiç kimseye inandırıcı gelmiyor. Sağlık Bakanlığının ‘hasta’ ve ‘vaka’ sayısının birbirinden farklı olduğunu iddia ederek, sadece hasta sayısını açıklaması gibi, TÜİK de sadece resmi işsizliği açıklıyor. Hem istihdamda, hem iş gücünde bu kadar olağanüstü azalışlar yaşanmasına rağmen gerçek işsizlerin yarısından daha azı TÜİK’e göre ‘resmi işsiz’ olarak kabul ediliyor.

Kovid-19 salgını ile daha da derinleşen ekonomik kriz koşullarında işsizliğin oransal olarak düşüyormuş gibi görünmesinin temel nedeni istihdamın azalması ve iş bulma ümidini kaybedenlerin sayısının artması. TÜİK’e göre, istihdam edilenlerin sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 254 bin azalarak 27 milyon 263 bin olmuş. Salgın nedeniyle insanların fiziki iş bulma olanakları sınırlandığı gibi, iş bulma ümitleri de ciddi anlamda azalmış durumda. İş bulma ümidini kaybedenlerin sayısı temmuz 2019’da 614 bin kişi iken, bu yılın aynı döneminde salgının da etkisiyle sayı 1 milyon 335 bine çıkmış. Benzer şekilde fiilen iş aramadığı halde çalışmak isteyenlerin (emekli, öğrenci, mevsimlik işçi vb) sayısı temmuz 2019’da 2 milyon 354 bin kişi iken, bu yılın aynı döneminde 4 milyon 201 bine yükselmiş. Bu durum, Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) ‘İş gücü dışında kalıştaki artış, işsizlik artışından daha büyük’ tespitinin doğru olduğunu gösteriyor.

İşsizlik hesaplanırken bir kişinin çalışmıyor olması işsiz sayılması için yeterli görülmüyor. TÜİK’in benimsediği tanıma göre ‘Son dört hafta içinde iş arayan ve iki hafta içinde işbaşı yapmaya hazır olanlar’ işsiz sayılıyor. Bu tanıma göre kişinin işsiz sayılması için son dört hafta içinde iş bulmak için iş bulma kanallarından birine başvurmuş olması gerekiyor. Son dört haftada iş aramak için herhangi bir girişimde bulunmayanlar, örneğin İŞKUR’a başvurmayanlar, gerçekte işsiz olsalar da işsiz sayılmıyorlar.

Salgın nedeniyle getirilen ‘işçi çıkarma yasağı’ ve ‘kısa çalışma ödeneği’ işsizlikteki gerçek tablonun görülmesini büyük ölçüde engellerken, açıklanan resmi işsiz sayısından daha fazla kişi ‘resmi işsizlik’ hesabı dışında tutuluyor. DİSK-AR’ın tespitlerine göre temmuz 2020 döneminde gerçek işsiz sayısı 9 milyon 800 bine ulaştı. Resmi verilere yansımasa da, geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybı ise yüzde 30’a dayanmış durumda.

ILO’nun düzenli olarak yayınladığı ‘Kovid-19 ve Çalışma Yaşamı’ raporları, az gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, dünya çapında çalışma süresi kayıplarının daha önceki tahminlerden çok daha büyük olduğunu, iş ve gelir kayıplarının ise devam ettiğini ortaya koyuyor. ILO’ya göre çalışma süresi kayıpları, azımsanmayacak miktarda iş gücü geliri kayıplarına dönüşmüş durumda. Buna göre tüm ülkelerdeki işçiler, 2020’nin ilk dokuz ayında iş gücü gelirlerinin ortalama yüzde 12’sini kaybettiler. Söz konusu kaybın Türkiye gibi ülkelerde ortalamanın çok üstünde olduğunu belirtmeye gerek yok.

ILO’nun verileri çalışma süresi kayıplarının, iş gücü dışında kalmanın işsizlikten de fazla artmasıyla, daha yüksek düzeyde işsizlik ve iş gücü dışında kalmayı beraberinde getirdiğini gösteriyor. İş gücü dışında kalanların sayısının giderek artması, 1929 büyük buhranı sonrasındaki gibi uzun yıllar sürmesi beklenen büyük bir ‘işsizlik krizi’nin kapıda olduğunu gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa