Propaganda değil, oyun gerek!

Rejimin çocuklara yönelik ideolojik çalışmaları hiç bitmiyor. Bu çalışmaların içeriğini ve temel hedefini kestirmek hiç zor değil çünkü ideolojik açıdan yapı taşları belli. Bu çalışmaların merkezinde Diyanet İşleri Başkanlığı yer alıyor. Bu da artık şaşırtıcı değil.

Rejimin ideoloji ve propaganda bakanlığı işlevi gören, rejim için önemi bütçesinden kolayca anlaşılan Diyanet İşleri her mecradan sürekli yayın yapmakta. Bu yayınlara biraz dikkatli bakıldığında, çocuklar için yazılanların bir kısır döngüden ibaret olduğu hemen görülebilir.

Öncelikle, Diyanet yayınlarında çocuklar hafife alınırlar. Çocukların hafife alındığı onlar için sürekli kalıplar kullanılmasından anlaşılabilir: “Her çocuk bir çiçektir,” gibi. “Çocuk bir hazinedir,” gibi. “Çocuk bir güzelliktir,” gibi. Hatta, geçenlerde Diyanet İşleri Başkanından duyduğumuz gibi: “Çocuk bir süstür!

Çocukların hafife alınması ile sürekli çocuk sayısının vurgulanması da ilişkili. Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın, “Çocuk sayısını 2’nin altına düşürmemek gerek!” diye açıklama yapması, “Mutlaka 2’nin üzerinde, 3-4 gibi,” diye sayı belirtmesi, ciddi bir gösterge. Rejimin çok uzun süredir, hem de en tepedekinin ağzından, “En az üç 3 çocuk!” propagandası yapması aslında çocuklara ne kadar az değer verildiğinin en somut göstergelerinden biri olarak görülmeli.

Hafife alınan ve değersizleştirilen çocukları rejim; kalıplara uydurmak, yani kalıplara dökmek derdinde. Çocukların kendi akıllarını kullanmaları, özgür düşünmeleri söz konusu değil. Çocukların mutlaka ve olabildiğince erken yaştan, kendilerine uygun görülen kalıplara alıştırılmaları gerekir. Tam da bu nedenle çocuklara yönelik propaganda gerekli ve önemlidir. Diyanet İşleri ve uzantısı olan Diyanet Vakfının sürekli olarak çocuklara yönelik yarışmalar, kampanyalar, haftalar vb. düzenlemesi bu şekilde gerekçelendirilir.

Çocuklara yönelik propagandanın haklı gösterilmesi için sürekli olarak tehlike ve tehditlerden söz edilir. Diyanet İşleri Başkanının son demeçlerinden birinden örnek verelim. Çocukları bekleyen “çağın tehdit ve tehlikeleri” artık yerel değil, küreseldir. Bunlar, “siber suçlar, terör örgütleri, bağımlılık tacirleri” gibi çok ciddi tehlikelerdir. Çocukların bunlardan korunması için olabildiğinde erken yaştan propagandaya maruz bırakılmaları gereklidir.

Diyanet kadrosu tehlike ve tehditlerden söz ederken, çocukların karşı karşıya bırakıldığı yoksulluk, açlık, ayrımcılık, ırkçılık, polis şiddeti gibi rejimin ta kendisinden kaynaklanan büyük sorunlardan hiç söz etmez. Cinsel istismarın neden rejimin, “din ve ilim yuvası” olarak nitelediği kuruluşlarda ürediğine hiç değinmez.

Kentlerin betonla, kalabalıklarla ve araçlarla doldurulması ve çocukların oyun alanı bulamaması bile, derdi çocuklara kalıplar dayatmak olanlar için bir sorun değildir. Tam da bu nedenle, rejimden biraz olsun soluk alan yerel yönetimler çocuklar için oyun sokakları açmaya çalışıyorlar.

Sokaklarda oynayarak büyümüş, bugün artık yaşı ileri olan okuyucular için bu terim garip gelebilir ama fikir aslında oldukça basit. Çocukların sokaklarda oynayabilmeleri için sokakların araç trafiğinden kısa süreli olarak bile arındırılması gerekiyor. Motorlu taşıtlar, özellikle de dört tekerlekli olanlar çocuklar için tehlike demek.

Oyun sokakları uygulamasına bir örnek olarak Beylikdüzü Belediyesinin Yakuplu Mahallesi’nde yaptığı çalışmalar incelenebilir. Belediye, farklı sokakların 10.00-19.00 arasında trafiğe kapatılmasını sağlayarak güvenli alanlar oluşturmaya çalışıyor. Bu sokaklar araç trafiğinden arındırıldığında, koşup oynamaya, spor yapmaya, hatta yaz akşamları film izlemeye uygun alanlara dönüştürülmüş oluyor. Bu da özellikle küçük yaştaki çocukların oyun oynayabileceği alanların çoğalması anlamına geliyor.

Çocukların yararını düşünenler açısından durum çok açık. Rejimin çocuklara yönelik din ve bağnazlık propagandası bitmedi ve bitmeyecek. Oysa çocuklar ne bir nesne, ne de bir süs! Çocuklar toplumun ayrılmaz ve değerli bir parçası. Eskiden olduğu gibi bugün de çocukların gereksinimleri çok açık: Oyun, özgürlük ve barış!                                          

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime  6 liralık ücret

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime 6 liralık ücret

Saray iktidarının “Milletimiz zenginleşecek” propagandasını yaptığı Gabar petrolünün arkasında ağır bir işçi sömürüsü var. Günde 12 saat çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlık, yoksulluk sınırının yarısı bile etmeyen ücretler… Öyle ki sadece 12.5 saatlik üretim tüm işçilerin ücretini karşılıyor, geri kalan patronların kasasına akıyor.

Şırnak’ta bir günde çıkarılan petrol, Batman’da çıkarılanın yüzde 87 fazlası.

Serbest piyasada ham petrolün varil fiyatı yaklaşık 75 dolar.

İşçiler iki günde çıkarılan petrol kadar ücret alsaydı aylık ücret 160 bin lira olurdu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et