Bunlar mı ‘hukuk-adalet ve özgürlükler reformu’ yapacak?
MHP Genel Başkanı Bahçeli ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın motive ettiği Cumhur İttifakı, son günlerde giderek artan bir biçimde HDP’yi merkeze koyduğu, tüm muhalif güçlere karşı bir kara propaganda kampanyası yürütüyor.
Kendisine biat etmeyen her odağı, hatta her kişiyi hedefe koyan tek adam yönetimi, kara propagandaya “Ekonomi ve hukuk alanında köklü reformlar yapacağı” iddiasıyla inandırıcılık, en azından meşruiyet sağlamaya çalışıyor.
Merkez Bankası ile Hazine ve Maliye Bakanlığında bir gece operasyonuyla karaya oturan tek adam düzeni gemisini yüzdürmeyi uman Erdoğan ve ekibinin “reform” vaadinin gerçekte hiçbir karşılığının olmadığı da çok kısa sürede ortaya çıktı.
Nitekim, ekonomide reformdan kastedilenin; dışarıda Türkiye’ye borç veren uluslararası sermaye çevrelerine verecekleri borcun ödeneceği garantisi vermek, içeride ise MÜSİAD ve TÜSİAD başta olmak üzere sermaye örgütlerinin isteklerini yerine getirmek olduğu anlaşıldı.
KONU HDP OLUNCA HAK, HUKUK, ANAYASA, REFORM TANIMIYOR!
Azerbaycan ziyareti öncesi gazetecilerin, “HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tahliyesinin yargı reformu kapsamında gündeme gelip gelmeyeceği” ile ilgili sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir teröristin asla önünün açılmasına yol vermeyiz” karşılığını verdi. Böylece Erdoğan, yargı reformuyla gündeme gelen Anayasa’nın 138. maddesini bir kez daha çiğnemekte hiçbir sakınca görmeyerek, “hukuk reformu”nun arkasındaki zihniyetin antidemokratik, “karşı reformcu” karakterini görmek istemeyenlerin bile gözüne soktu!
Erdoğan Azerbaycan’dayken meydanı boş bırakmak istemeyen Bahçeli, İnsan Hakları Günü’nde bir bildiri yayımlayarak “Siyasileri içeren bir af, Anayasa ve AİHM kararlarının uygulanması, muhalif aydınların, siyasetçilerin özgürce faaliyet sürdürmesi, barış, kardeşlik içinde bir yaşam...” isteyen akademisyen, aydın ve demokratların oluşturduğu “805 yurttaş”ı; “aydın müsveddeleri”, bildirilerini de “sipariş zillet bildirisi” diyerek suçlamakta duraksamadı.
Ülkenin üçüncü büyük partisi için; “HDP bir terör sorunudur, bölücülük yuvasıdır... HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır” diyen Bahçeli, Demirtaş’ın da acilen cezalandırılması için mahkemelere çağrı yapmayı da ihmal etmedi.
Bahçeli konuşur da Yardımcısı Semih Yalçın durur mu; “HDP/PKK acilen itlafı gereken bir siyasi haşere sürüsüdür” diyerek Bahçeli’nin söylediklerinin üstüne tüy dikti!
HDP’YE YÖNELİK KUŞATMA KISKACA DÖNÜŞTÜ!
Ülkenin Cumhurbaşkanı, ana muhalefet partisi CHP’nin iki ilçe yöneticisinin “kadınlara karşı şiddet ve taciz” olayına karışması konusunun öne çıkarılmasında ısrar edilmesi için partisine direktif veriyor. AKP sözcüleri bu direktifi hevesle yerine getiriyor. Tabii yandaş medya da!
Ama, iktidarın nasıl bir hukuk reformu amaçladığı, muhalefetin en direngen kanadını oluşturan HDP’ye yönelik saldırıda kendisini daha açıkça göstermektedir. Çünkü tek adam yönetimi HDP’yi ezerse, geri kalan muhalefet güçlerini dağıtmanın çok da zor olmayacağı hesabı içindedir.Bu yüzdendir AKP-Erdoğan iktidarı, son yıllarda;
Selahattin Demirtaş başta olmak üzere HDP’nin her kademeden binlerce yöneticisinin tutuklanması,Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyum atanması, en son Eş Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın da aralarında olduğu 17 HDP milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına kadar gelmiştir.
HDP’ye yönelik kuşatmanın kıskaca dönüştürülmesi, sadece doğrudan devlet gücü kullanılarak sürdürülen baskılardan ibaret de değil.
Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da Kürt Demokrat Partisi (KDP) adında bir parti kuruldu. Bu partinin kurucuları “bağımsız” olduklarını, Barzanici bir çizgide mücadele vereceklerini söyleseler de de bu partinin devletin “derin desteği” ile HDP’ye alternatif bir parti olması için kurdurulduğu, siyasi gelişmeleri az çok izleyenler için tartışılmaz bir gerçektir.
REFORM HAYALLERİNE TESLİM OLMAYAN BİR DEMOKRASİ MÜCADELESİ!
Erdoğan ve Bahçeli önderliğinde muhalefeti ezmek için HDP’yi hedefe koyan bir taktiğin uygulanmasında sürdürülen kara propaganda ve güvenlik güçleri ile yargıyı kullanarak, HDP’yi kapatmaya kadar varabilecek girişimlerin bir sonuç elde edip edemeyeceği tartışılabilir. Ama bugün HDP’yi etkisizleştirmeye yönelik baskıların had safhaya çıkarılması, HDP’ye alternatif bir partinin kurulması gibi somut girişimler de dikkate alındığında HDP’nin kapatılma çağrılarının boş ve sadece malum çevrelerin gazını almaya yönelik bir propaganda olmadığı da görülmektedir.
Nitekim, burjuva muhalefeti “Terörle arasına mesafe koyma” adına “HDP ile mesafe koyma” baskısında da başarılı olduğunu gören tek adam yönetimi, tüm muhalefeti “terörist”, en azından “Terörle iş birliği içinde” olmakla suçlayarak her tür antidemokratik, faşizan girişimlerine meşruiyet sağlamaya çalışmaktadır. Buradan da ilerleyecek görünmektedir.
Bu yüzden önümüzdeki günlerde Meclise getirilmesi beklenen “Siyasi partiler ve seçim yasalarıyla ilgili değişikliklere karşı mücadele” son derece önemli olacaktır. Çünkü, son aylarda yapılan anket sonuçlarını açıkça gören iktidar; bu değişikliklerle halk oyuyla kazanamayacağı seçim sonuçlarına karşın kendisini iktidarda tutacak düzenlemeler yapmak isteyecektir. Başka bir çaresi de yoktur.Bu yüzden muhalefet, sadece söz yarışı muhalefeti ötesine geçerek;
Halkın doğrudan siyasete müdahale edeceği talepleri öne çıkararak, “Terörle mücadele” ve “ulusal güvenlik” korkuluklarının kıskacından kurtulan bir demokrasi mücadelesiyle,Tek adama karşı mücadeleyi laik ve demokratik bir Türkiye mücadelesine bağlayan bir mücadele hattına yönelmek zorundadır.
Erdoğan ve AKP’nin “reformlar”la daha demokratik bir döneme geçmek istediği ya da AKP’nin ister istemez tek adam yönetiminden parlamenter sisteme dönmek zorunda kalacağı... gibi hayallere de kapılmadan!
Evrensel'i Takip Et