17 Aralık 2020 23:50

Orada bir Meclis var mı?

TBMM Genel Kurulu

Fotoğraf: Aytaç Ünal/AA

Paylaş

Bilindiği gibi ABD Kongresi düşman ülkelere uygulanan CAATSA yaptırımlarının Türkiye’ye karşı uygulanmasını üçte ikiyi aşan bir çoğunlukla onayladı ve Başkan Trump hangi yaptırımların uygulanacağını yakında açıklayacak. Boş efelenmeleri ile ünlü iktidarın başı yeni başkanla tanış olduklarını, olumlu bir diyalog süreci başlatmayı umduklarını açıkladı, birkaç kuru açıklama ile yetindi. HDP dışındaki partiler de Mecliste ortak bir kınama kararı aldılar. Hatta basında iktidar partisinin bazı yetkililerinden sızan bilgilere bakılırsa yaptırımların Trump tarafından uygulanması olumlu bile karşılanmış. Bu olumluluğun nedeni ise en hafif yaptırımların seçilecek olmasıymış!

İktidar partisinin ve onun payandasının zayıf tepkilerinin bilinen, tahmin edilen nedenleri var. Ekonominin batık vaziyeti, dış politikadaki sıkışmışlık gibi etkenler, genlerinde Amerikan uşaklığı olanları göstermelik tepkilere yöneltiyor. Bu beklenmedik ve şaşırtıcı bir davranış değil. Ama asıl şaşırtıcı olanı muhalefet partilerinin tutumu. Beklenirdi ki muhalefet partileri Meclisi olağanüstü toplantıya ve dış politika sorunlarını görüşmeye çağırsın, ABD’nin tutumuna karşı Meclisten ABD ile yapılmış en azından askeri anlaşmaları fesheden, üsleri kapatma tavsiyesi içeren bir karar çıkarmaya çalışsın. Temsilciler Meclisi ve Senatonun-birlikte Kongre- kararına bir Meclis kararıyla yanıt versinler.

Bunun zemini yok muydu? Üstelik ortalık emperyalizme karşı olduğunu açıklayan politikacılar ve partilerle dolu. Her ağzını açan emperyalistlerin ülke üzerindeki oyunlarından, bu oyunların boşa çıkarılmasından dem vuruyor. Yani böyle kararlar almak için zemin oldukça uygun, halkın desteği üst seviyede. Ama iktidarıyla, muhalefeti ile düzen partileri beklemeye yatmış durumdalar. Peki bu şaşırtıcı mı? Kesinlikle değil. İktidar partisinin de muhalefet partilerinin de böyle tutum almalarına yol açan güçlü nedenler bulunuyor.

İktidar partisi ve küçük ortağı söylemde nasıl davranırsa davransınlar özünde ABD yanlısıdırlar ve ne ABD ile ne de onun patronu olduğu NATO ile ipleri koparma tutumları vardır. Onlar Rusya ve Çin’le ilişkileri ABD ile gerilimli olan ilişkileri düzetmek için, pazarlık kozu olarak kullanmanın hesaplarını yapıyorlar, bu devletler arasındaki çelişkilerden yararlanarak çatlaklardan ilerleyen bir politik zeminde bulunuyorlar. Ama bu politikanın uzun süre sürdürülemeyeceğini ABD sert bir biçimde hatırlatmış bulunuyor. Ve bu hatırlatmalar ve dış ilişkilerdeki gerilim içeride iktidar ortakları arasındaki ilişkilere de yansıyor ve zaman zaman sertleşmeler yaşanıyor.

Muhalefet partileri ise Batı ile ilişkileri tamir etmeyi, eski güzel günlere dönmeyi sadece ummuyorlar, bunun için çalışacaklarını, ilişkileri tamir edeceklerini ilan ediyorlar. Onların iktidara yönelttikleri eleştirinin özünü “Bu durumu siz yarattınız, sorumlusu sizsiniz, biz düzelteceğiz” anlayışı oluşturmaktadır. Ekonomi konusunda ise IMF’ye gideceklerini aleni ilan etmektedirler. İktidarıyla, muhalefetiyle düzen partilerinin emperyalizm karşısındaki konumları budur. Onlar bırakalım antiemperyalizmi, Antiamerikancılık bile yapabilecek durumda değiller.

Ülkeyi yönetenler emperyalizm karşısında savunmasız ve çaresizdir. Zaman olur askerlerinin başına çuval geçirilir, zaman olur gemilerine baskın yapılır, zaman olur mektupla tehdit edilirler, zaman olur “Oturun oturduğunuz yerde ekonominizi çökertiriz” aşağılanmasına muhatap olurlar. Bunlarda ulusal gururdan eser olmadığı gibi onların dilindeki “yerlilik ve millilik” geniş halk kitlelerini uyutmanın ve avutmanın parolası gibidir. İlk ulusal kurtuluş savaşlarından birisini vermiş olan halk, bu tür iktidarlar tarafından yeniden süreç içerisinde emperyalizme teslim edilmiş, ülkenin zenginlikleri, stratejik konumu büyük devletlere peşkeş çekilmiştir.

Bütün bu gerçekler bağımsız ve onurlu bir ülke inşa etme görevinin işçi ve emekçi halkın omuzlarında olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Halkın geniş kesimleri bu aşağılanmaları, hakaretleri, boyun eğmeleri onuruna ve gururuna yedirememektedir. Geniş kitleler ABD’ye, Batı’ya karşı Rusya’ya, Çin’e kapılanmayı kabul etmemekte, kendisine bir efendi seçmeyi reddetmektedir. Bu halkın bunu başaracağından kimse kuşkuya kapılmamalıdır. Halkı kuru ekmeğe mahkum edenler, uzak olmayan bir gelecekte acı bir fatura ödeyeceklerdir.  Bundan kurtuluş yoktur.            

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa