27 Aralık 2020

KBY Rojava sınırına neden ABD devriyesi istiyor?

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), Irak Kürdistan Bölgesi ile Rojava sınırına ABD’nin öncülük ettiği Uluslararası Koalisyonun gözlemci devriye gücü yerleştirmesini istiyor.

Bu haberi geçtiğimiz hafta Al-Monitor’daki yazısında duyuran Amberin Zaman, bu talebin Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani’nin ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ile yaptığı telefon görüşmesinde gündeme getirildiği bilgisini de paylaşmıştı.

Haberin yayımlanmasının hemen ardından bu talebi doğrulayan KBY Sözcüsü Cutiyar Adil, “Sınırların daha iyi korunması ve Kürdistan Bölgesi’nin savaşı istemediğine dair iyi niyetini göstermek için ABD’den Rojava sınırına güç konuşlandırmasını talep ettik” açıklamasını yaptı. Adil, savaş derken daha önce Peşmerge güçleri ile PKK arasında yaşanan çatışmaları işaret ediyor. ABD devriyesinin bu güçler arasında yeni çatışmaların yaşanmaması için sınırda konuşlanmasını istediklerini belirtiyor.

KBY Sözcüsü, Kürdistan Bölgesi ile Rojava sınırına ABD devriyesi yerleştirilmesi talebini her ne kadar bir “iyi niyet göstergesi” olarak tarif etse de gerek bölgede yaşanan olaylar ve gerekse yapılan pazarlıklar ve süren diplomasi trafiği bu talebin arka planında başka hesaplar olduğuna işaret ediyor.

Öncelikle Rojava’da PYD’nin başını çektiği PYNK ve Barzani çizgisindeki ENKS arasında birlik görüşmelerinin yapıldığı ve Kürtlerin bölgesel kazanımlarını korumaları için birlik ihtiyacının bu kadar tartışıldığı bir dönemde iki Kürt bölgesinin arasına ABD devriyesinin konuşlanmasını istemek, KBY ve özellikle KDP’nin Kürtlerin kendi aralarındaki sorunları çözme ve birliği sağlama iradesine sahip olmadıkları anlayışıyla hareket ettiğini ortaya koyuyor. Bu tutum aynı zamanda birlik yönünde edilen bunca lafa rağmen Kürtlerin birliğinin önündeki engellerin ne kadar büyük olduğu ve bu engellerin kaynağı konusunda da önemli veriler sunuyor.

Gelelim Kürtlerin kendi aralarındaki sorunlar konusunda ABD’nin devreye girmesini istemenin arkasında bulunan hesap ve beklentilere…

KBY ve KDP sözcülerinin her fırsatta yaptıkları PKK’nin Kürtlerin çıkarlarına zarar verdiğini savunan açıklamaları, bu talebin her şeyden önce PKK’nin hareket alanının kısıtlanmasını amaçlandığını gösteriyor. Bilindiği gibi KBY ve KDP yönetimi, PKK’yi hem Türkiye’deki Erdoğan iktidarı ile ilişkilerine zarar vermek ve hem de Rojava’da Kürtler arasında devam eden birlik görüşmelerini engellemekle suçluyor. Dolayısıyla KBY sözcüsünün “iyi niyet adımı” dediği ABD devriyesi talebi, bu suçlamalardan bağımsız düşünülemez.

Demek ki, ABD devriyesi talebi PKK’nin hareket alanının sınırlanması ve üzerindeki baskıların arttırılması yönünde bir hesap ve beklentiye dayanıyor. Bu hesap ve beklenti temelsiz değil. Çünkü ABD de Suriye’de iş birliği yaptığı ve Öcalan çizgisinin devamcısı güçlerin öncülük ettiği SDG’nin PKK’yle olan ilişkilerini koparmaya çalışıyor. ABD planı, PYD’yi ENKS ile uzlaştırarak Barzani çizgisine yaklaştırmayı ve KBY yönetimi ile birlikte kendi ekseninde birleştirmeyi, bu temelde de PKK’nin askeri olarak tasfiyesini/zayıflatılmasını amaçlıyor. Bu plana göre, PKK’nin tasfiyesine ve Rojava’da Barzani çizgisinin etkin kılınmasına bağlı olarak ABD’nin bölgesel egemenlik mücadelesinde yanına çekmeye önem verdiği Türkiye yönetiminin de bu eksene bağlanmasının koşullarının oluşacağı hesapları da yapılıyor.

Hatırlanırsa geçtiğimiz aylarda ABD Dışişleri Bakanlığının Ortadoğu’dan Sorumlu Başkan Yardımcıları JoeyHood ve David Copley, bu planın bir parçası olarak Êzidî Kürtlerin yaşadığı Şengal’in PKK ve diğer silahlı gruplardan “temizlenmesi” için KBY, Irak Merkezi hükümeti ve Türkiye’deki Erdoğan iktidarı arasındaki ilişki ve iş birliğinin geliştirilmesi önerisini yapmış ve ardından da Şengal konusunda KBY ve Irak yönetimi arasında Türkiye tarafından desteklenen bir anlaşma imzalanmıştı. Ancak Rojava ve Irak arasında önemli bir bağlantı/geçiş bölgesi olan Şengal’de Êzidî güçlerden oluşan YBŞ’nin (Şengal Direniş Birlikleri) tutumu ve ABD’nin hedefindeki bir diğer güç olan Haşdi Şabi’nin desteği bu anlaşmanın bugüne kadar KBY ve Türkiye’nin beklentisi doğrultusunda uygulanmasını engellemiş durumda. Bu tasfiye planının istenen biçimde uygulanamaması, özellikle KDP ve destekçisi çevreler tarafından “Kürt düşmanları ile ittifak yapıldığı” yönlü bir propaganda yürütülmesine de neden oluyor.

Burada KBY ve KDP yönetiminin geçtiğimiz günlerde Süleymaniye ve Halepçe başta olmak üzere Kürdistan Bölgesi’nde maaşların ödenmemesine ve ekonomik kaynakların halkın ihtiyaçları için kullanılmamasına karşı bir tepki olarak patlak veren ve şiddet olaylarına sahne olan gösteriler nedeniyle kendi politikalarını sorgulamak yerine PKK’yi suçlama yoluna gittiklerini de not etmek gerekiyor.

Burada bitirmeden şu noktayı da vurgulamak gerekiyor. ABD emperyalizminin Kürtlerin çıkarlarını ancak bölgesel egemenlik mücadelesinde kendi çıkarlarına hizmet ettiği oranda savunduğunu en iyi bilmesi gereken güçlerden biri de KBY ve KDP yönetimidir. Çünkü IŞİD’le mücadele sürecinde iş birliği yaptıkları halde 2017’deki ‘bağımsızlık referandumu’nda, bu adımın Irak ve bölgesel çıkarlarına hizmet etmediği gerekçesiyle referanduma ilk karşı çıkan ve Kürtleri yüz üstü bırakan güç ABD olmuştu. ABD’nin bu tutumu Irak Kürdistan Bölgesi ve Rojava’da Kürtlerin birçok kazanımının ortadan kaldırılmasına neden olan bir sürecin önünü açmıştı.

Sonuç olarak; Kürdistan Bölgesi ve Rojava arasında ABD devriyesi talebi, Kürtler arasında birlik tartışmalarının bu kadar çok yapıldığı bir dönemde Kürtlerin geleceğini emperyalistler ve bölge gericilikleriyle iş birliğinde görenler ile demokratik geleceğin ancak halkın mücadelesine dayanarak kazanılabileceğini savunan güçler arasında bir saflaşmayı görünür kılıp ayrışmayı da kaçınılmaz hale getiriyor.

Evrensel'i Takip Et