13 Şubat 2021 23:17

İki anne, bir bebek

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Geçtiğimiz ekim ayı başında Avrupa Birliği Adalet Divanı olarak adlandırılan yüksek mahkemeye taşınan bir konu, birçok ülkede çocukların karşısına çıkarılan duvarların ne kadar kalın ve anlamsız olduğuna ışık tutuyor.

Bir bebek dünyaya geldiğinde onun karşısına çıkarılmaması gereken şeylerin başında, hiç kuşkusuz, mahkemeler veya bürokratik engeller olsa gerekir. Ama öyle olmuyor. Kimi devletler bebeklere verilmek istenen adların “bilinmeyen” yani istenmeyen bir dilde olduğunu söyleyebiliyor. Kimi devletler bebeğin anasını veya babasını kimi ölçütlere “uygun” bulmayabiliyor. Kimi bebekler ise yeterince “ahlaklı” bulunmuyor.

Bebek, bir insan olduğu için haklarla donatılmış bir birey. Ne rengini, ne cinsiyetini biliyor. Ne de onu dünyaya getirenleri belirleyebiliyor. Kimseye ayrımcılık yapmış da değil. Ona ayrımcılık yapılması ne akla, ne de Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne sığar. Ama yine de bebeklere ayrımcılık yapılıyor.

Adalet Divanı’nda ele alınması beklenen mesele özetle şöyle: İspanya’da bir bebek dünyaya geliyor. İki annesi var. Biri, Britanya ya da Birleşik Krallık uyruğunda. Diğeri ise Bulgaristan. Anneler nikahlı; nikah işlemini Britanya’da gerçekleştirmişler. Doğum İspanya’da gerçekleştiği için doğum belgesi İspanya’da verilmiş. Birden fazla ülkenin adının geçmesi biraz kafa karıştırıcı olabilir ama bütün bunlar bebeği hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

Sorun bebeğin Bulgaristan’da resmi kayıtlara geçirilmesi aşamasında ortaya çıkıyor. İspanya’da verilen doğum belgesi, annelerin adlarını içeriyor ama hangi annenin çocuğu doğurduğunu belirtmiyor. Bu eksiklik, bebeğin Bulgaristan’da kayıtlara geçirilmemesi için gerekçe oluyor. Başvuruyu yapan kişi Bulgaristan uyruklu ama bebeğin biyolojik annesi olduğu kayıtlara geçilmemiş olduğu için bebek kayıtlara işlenmiyor.

Bebek henüz konuşamıyor, yasaları bilmiyor, bir dilekçe yazamıyor. Bunları yapmasına da gerek yok. Çünkü bebek doğduğunda bir yurttaş olarak kabul edilmesi gerekiyor. Kimi ülkelerin yasalarında o ülke topraklarında doğmuş olması, o ülkeyle bağının kurulmasına yetiyor. Hatta bir uçakta veya gemide doğması da ülke topraklarında doğmuş olması anlamına gelebiliyor.

Kimi ülkelerde bebeğin nerede doğduğu değil; onu dünyaya getirenlerin uyruğu önem taşıyor. İspanya’da kurallar böyle. İspanya’da doğan bir bebek, onu dünyaya getirenlerden biri İspanya yurttaşı değilse, doğuştan yurttaş sayılmıyor.

Kimi ülkelerde ise bebeğin bir dizi kurala uyması gerekiyor. Bulgaristan’da kayıtlara geçirilmeyen bebeğin sorunu da kurallara uymuyor olması. Yani, “kamu düzeni” ya da yasalar. Bulgaristan’da iki kadın veya iki erkek evlenemiyor; yasal sayılan bir birliktelik kuramıyor. Bu da bebeğin sorunu sayılıyor.

Herhangi bir meselenin Adalet Divanı’na gitmeden önce yerel mahkemelerde incelenmesi gerekli. Yerel mahkeme, Bulgaristan yetkililerinin bebeğe doğum belgesi çıkarmamasının sorunlara yol açabileceğini saptamış bulunuyor. Bu belge olmadığında bebeğe kimlik belgesi verilmeyecek ve bu da Avrupa Birliği yurttaşı olarak sahip olduğu kimi haklardan yararlanmasını engelleyecek. Öte yandan mahkeme, bebeğin “yurttaşlık hakkı” olduğuna ve Bulgaristan uyruğuna geçirilmemesinin “vatansız” sayılma riskini doğurduğuna açık olarak değinmekten kaçınmış.

Mahkemeleri bir yana bırakalım. Bir bebek dünyaya geldiğinde ne doğduğu yeri, ne içinde bulunacağı ortamı seçebilir. Bir bebek onu dünyaya getirenlerin, bir erkek bir kadın mı, yoksa iki kadın mı, ya da iki erkek mi olduğunu bilemez. Onu dünyaya getirenlerin nasıl bir birliktelik kurduğunu da.

Bir bebek dünyaya geldiğinde onu sevecek, koruyacak, kollayacak ve gelişmesi için ne gerekiyorsa onu yapacak insanlarla dolu bir ortam bekler. Çocuk haklarına saygılı bir toplum ve önceliği çocukların yararı olan bir işleyiş bekler. Her bebek barış, adalet ve özgürlük ister. Bebekler bunları söyleyemez. Bunları bilmek yetişkinlerin ve tüm toplumun görevidir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa