17 Şubat 2021 00:00

İktidar, Garê başarısızlığının sorumlusu olarak muhalefeti hedefe koyuyor

Sülayman Soylu, Hulusi Akar, Kemal Kılıçdaroğlu

Fotoğraf: Barış Oral/AA

Paylaş

Garê’ye yönelik yapılan operasyon ve bu operasyon sırasında, 5-6 yıldan beri rehin tutulan 13 asker, polis ve sivilin katledilmesi, siyasi gündemin baş sorunu haline geldi.

Muhalefet sözcüleri ve vekilleri iktidarın 5-6 yıldan beri rehinlerin kurtarılması için neden hiçbir şey yapmadığını; İHD ve ailelerin girişimlerine neden karşılık verilmediğini... sorup, operasyon ve “rehin politikası”nın başarısızlığının nedenlerinin tartışılmasını istiyorlar.

Ama böyle durumlarda hep olduğu gibi tek adam yönetimi “13 rehinin kurtarılması” operasyonu olarak organize edildiği anlaşılan bu operasyonun neden başarısız olduğunu, bu başarısızlığın sorumlularının kimler olduğunu değil, bu operasyonu ve yarattığı tepkileri kendi amaçları için istismar eden bir tutum takınıyor.

Nitekim üç günden beri Cumhurbaşkanı Erdoğan, İletişim Başkanı Altun, Milli Savunma Bakanı Akar, İçişleri Bakanı Soylu ile AKP ve MHP sözcüleri yaptıkları açıklamalarla, operasyonun amacının ve bu amaç etrafında sürdürülen politikaların gündem dışı tutulması için 40 yıllık klişe suçlamalarla gündemi çarpıtıyorlar.

AKP-MHP İTTİFAKI GERÇEK SORUNLARI VE SORUMLULARI TARTIŞTIRMAK İSTEMİYOR

Üç gündür süren tartışmalar ve yetkililerin açıklamalarının satır aralarına bakıldığında 10 Şubat’ta başlayacağı ve kamuoyuna Erdoğan tarafından “Çarşamba gününü bekleyin müjde vereceğiz” diye duyurulan Garê operasyonunun, bir “rehin kurtarma operasyonu” olarak organize edildiği anlaşılıyor.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Rize İl Kongresi’nde bu operasyonun bir “kurtarma operasyonu” olarak düzenlendiğini ama başarısız olduğunu söyledi.

Ancak yukarıdan aşağı yetkililerin; Garê operasyonun sonuçları, bu operasyonun neden başarısız olduğu, benzer operasyonlarla gidilecek bir yer olmadığı, Kürt sorununun “barışçıl ve demokratik çözümü” yerine “ezerek çözme” politikasıyla bağlantılı olduğu gerçeği etrafında tartışmak yerine, klişe suçlamalarla gerçeklerin üstünü örtmek, tepkileri muhalefeti sindirmenin bir dayanağına dönüştürmek istedikleri anlaşılıyor.

Nitekim operasyonun arkasından konuşan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “HDP demek PKK demektir” diyerek, Meclisteki üçüncü büyük parti olan HDP’yi PKK ile eşitleyerek açıkça hedef gösterdi. Altun ve öteki yetkililerin iddialarının arkasından Şırnak, Ağrı, Diyarbakır, Urfa, Van, Mardin, Siirt, Hakkari, Mersin ve Elazığ başta olmak üzere birçok kentte düzenlenen ev baskınlarıyla çok sayıda kişi gözaltına alındı. İçişleri Bakanlığı, 40 ilde yapılan operasyonlarda 718 kişinin gözaltına alındığını açıkladı.

BAŞARISIZ KURTARMA OPERASYONU MUHALEFETE KARŞI ZAFERE DÖNÜŞTÜRÜLMEK İSTENİYOR

Bununla da kalınmıyor HDP’nin bir adım gerisinden ana muhalefet partisi CHP, onun bir adım arkasından da İYİ Parti ve diğer muhalefet partileri, aydınlar, demokratlar, sosyal medyadan iktidarın hoşuna gitmeyen görüşünü açıklayan birer birer vatandaşlara kadar herkes hedefe konuyor.

Rize’de partisinin il kongresindeki konuşmasında Erdoğan; "Bay Kemal bunları iyi öğren. Kimin nerede, ne yaptığını biz iyi biliyoruz. Kimlerle beraber olduğunu iyi öğreneceksin. Bunun bedelini bu millet size ödetecek. Bu sözüm, ülkemiz içinde terör örgütleriyle ve uzantılarıyla hiçbir mesafe koyamayanlaradır. Terör örgütlerinin propaganda aygıtlarına dönüşen sosyal medya mecraları, hepiniz 13 silahsız masum insanın alçakça infazından sorumlusunuz... Gara'da yaşanan bu katliamdan sonra artık hiçbir ülke, kuruluş, yapı ve kişi Türkiye'nin Irak ve Suriye harekatlarını sorgulayamaz” diyerek, rehine kurtarmada başarısız olunan Garê operasyonunun içeride muhalefeti ezme operasyonuna dönüştürülerek sürdürülmesi amaçlandığını açıkça ifade etmiş bulunmaktadır.

Kaldı ki, eğer Garê operasyonu başarılı olsaydı, bu sefer de “askeri başarı” içeride muhalif güçleri sindirmenin dayanağı olarak kullanılacaktı! Belki bir söylem farkıyla!

MUHALEFET BİR KEZ DAHA İKTİDARA YEDEKLENECEK Mİ?

Muhalefeti açıkça hedefe koyan açıklamaların arkasından AKP-MHP İttifakı, Mecliste grubu bulunan partilerin ortak bildiriyle tutumların açıklaması için harekete geçti. Soylu ve Akar’ın önce muhalefet partilerine sonra da TBMM Genel Kurulu’na bilgi vereceği, arkasından da Meclisin ortak bildiri yayımlaması amaçlanıyor.

Bu yazı yazıldığında Meclisteki görüşmeler henüz başlamamıştı.

Ancak iktidar ve muhalefetten yapılan açıklamalar dikkate alındığında, Meclisteki tartışmaların oldukça sert geçmesi beklenmektedir.

Ne var ki muhalefetin, “Kürt sorununun demokratik çözümü” karşısındaki tutumu dikkate alındığında, partilerin çeşitli özgünlükleri olsa da, HDP ve ilerici demokrat siyasi parti ve çevreler dışındaki muhalefetin Kürt sorununun “ezilerek çözülmesi” stratejisini benimsedikleri bilinen bir gerçektir. Bu da AKP-MHP ittifakına yönelik eleştiri ne olursa olsun dış politikada olduğu gibi; “Kürt sorununun demokratik çözümü” ile “teröre karşı mücadele”ye indirgeyen tutum, bu kapsamda “HDP’yle aralarına mesafe koyma” yaklaşımı, muhalefetin az çok gerçek bir muhalefet olmasını önleyecek bir “yumuşak karın” olarak işlemektedir.

Bu yüzden de AKP-MHP ittifakı, bu “yumuşak karın”ı kullanarak, en sıkıştığı hallerde bile “milli sorun”, “teröre karşı mücadele” adına, sermaye muhalefetini, “muhalefeti ezme girişimleri”nin yedeğine takabilmektedir.

Burada önemli olan; “Millet İttifakı etrafında oluşan muhalefet, bugüne kadar olanlardan bir ders çıkarmış mıdır, yoksa “terörü lanetleme” adına kendilerine karşı bir operasyona da dönüştürülen tutuma bir kez daha yedeklenecek midir?​” sorusudur.

Bu soruya sermaye muhalefetinin nasıl yanıt vereceğini de bugün-yarın göreceğiz.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa