29 Haziran 2011 03:24

Nasıl bir demokrasi?

Nasıl bir demokrasi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Erdoğan, Meclisteki yemin töreninden bir gün önce baklayı ağzından çıkardı ve Hatip Dicle’nin durumu için, “Aday yaparken durumun böyle olacağını biliyorlardı” dedi. “İleri demokrasisi” siyasi rakiplerini her türlü aracı kullanarak hırpalama üzerine kurulu olan Erdoğan, yasaları zorlamak ve bile bile gerilim çıkarmak için Dicle’nin aday gösterildiğini öne sürdü.

Şu anda Erdoğan’ın söylediklerini haklı göstermek üzerine kurulu,  güçlü bir medya düzeni olduğu için Erdoğan’ın bu açıklamaları kendisini destekleyen belli bir kesim içinde “haklı” mesajlar gibi algılanabilir. Zaten “yandaş medya” günlerdir, bu argümanın taşlarını döşedi durdu.

Bunu saptadıktan sonra soralım: Demokrasilerde özgürlüklerin kazanılması ve genişletilmesi için yasaların zorlanması meşru değil midir? Hatta daha da ileri giderek şöyle de sorabiliriz: Demokrasi başka nedir?

Erdoğan’ın savunduğu sermaye demokrasisinin tarihine bakıldığında, onun demokrasi adına en küçük kazanımının bile sermayeye karşı verilen mücadelelerle kazanıldığı görülecektir. Ve buradan bizdeki sürece dönersek, yerel yönetim seçimlerinde DTP’nin kazandığı başarının üzerine bir intikam senaryosu şeklinde gündeme gelen KCK davası kapsamında cezaevine konulan isimlerden biri olan Hatip Dicle’nin ve benzer durumdaki başka isimlerin çıkarılması için yasal imkanları olabildiğince zorlamak demokratik bir ilke, dahası bir zorunluluk değil midir?

Erdoğan hapisteyken partisi, ‘Hapisteki bir adamı başbakan koltuğuna oturtmak olmaz’ diye mi düşünmüştür? Aynı durumun bugün Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku Adayı Hatip Dicle için de söz konusu olduğu ve olması gerektiği açık değil midir?

Bu ülkede, hem seçim öncesi antidemokratik barajlarla, veto baskılarıyla karşılaşmak hem de kazandıkları her seçim başarısının ardından zulüm görmek Kürtlerin kaderi midir?

Peki, Kürtler kendilerine devlet, yargı ve hükümet üçgeninde biçilen bu kadere boyun eğdikleri zaman mı normal vatandaş kabul edilecektir? Erdoğan’ın söylediklerinden bu çıkmaktadır. Zaten bir seçimin intikam davası kapsamında cezaevine konulmuş olan Hatip Dicle ve arkadaşları, başka bir seçimin ardından da başka türlü bir engelle karşılaşmaktadır.

Peki bu şeytani üçgene göre, yani devlet-yargı-hükümet üçgenine göre meşru olan nedir: Hatip Dicle’ye verilen oyların, bu oyları veren seçmenlerin desteklemediklerini oylarıyla da ilan ettikleri bir AKP adayına sayılması ve bir AKP vekilinin bedavadan Dicle yerine mazbata alarak Meclise gitmesi. Bunu meşru gören bir hukuk ve siyaset sistemi, vatandaştan kendisine uymasını beklerse o zaman ortalık siyasi dolandırıcılıktan geçilmez.

Başkasının oyu ile Meclise gitme üzerine kurulu bir siyasal yapı, halkın karşısında meşru imiş gibi boy gösteremez. Hak, vicdan, namus, haysiyet… Hiçbiri bunu kabul etmez. Bu hasletlerden uzak bir demokrasi ise, hem bu topraklardan hem de dünyamızdan uzak olsun. Siyaseti bedavacılık, dolandırıcılık üzerine kurulu olan böyle bir demokrasinin ekonomisi de elbette en değme yolsuzluk, sömürü ve haramilik uygulamaları üzerine kurulu olacaktır.

Öyle değil midir zaten? Halkın seçtiği vekillerin önündeki hiçbir engel meşru olamaz. Kaldı ki, seçilmiş olan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku milletvekilleri YSK tarafından adaylıkları onaylanmış isimler olarak seçime girmişlerdir. Halkın verdiği oyun, kullandığı tercihin, ortaya koyduğu siyasi iradenin hukuk elbisesi giydirilmiş hileli yollarla gasbedilmesi üzerine kurulu bir demokraside yaşayamayız. Bu sadece Kürtlere değil, bu ülkenin Türk emekçilerine de büyük bir zulümdür. Hak ve haysiyet arasındaki ilişkinin bu kadar tersine çevrildiği bir ülkede kimse hiçbir şey olmamış gibi, başı dik yürüyemez. Komşusunun uğradığı hırsızlık, haksızlık ve arsızlık karşısında “görmedim”, “duymadım” tavrı takınanın, hırsız kendi evine uğradığında da feryat etme ya da yardım talep etmek hakkı olmaz, olamaz.

Evet ‘Nasıl bir demokrasi?​’ sorusunu bugün yeniden sormalıyız. Yanıtımız hak ve haysiyet arasındaki ilişkiyi, haysiyetli ve hak ekseninde kuran bir demokrasi olmalıdır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa