Patates, soğan ve tüplü televizyon: Şehre eski bir film gelir
Fotoğraf: @tcbestepe
“Cumhurbaşkanımızın talimatıyla, patates ve soğan üreticisine destek olmak amacıyla TMO tarafından alımı yapılan ürünler ihtiyaç sahibi ailelere ücretsiz dağıtılmak üzere şehrimize gelmiştir. 160 bin aileye dağıtılacak olan patates ve soğanlar vali yardımcımız, ilçe kaymakamımız, il tarım ve orman müdürümüz, filanca vakfımızın müdürü tarafından karşılanmıştır.” Dikkat, dikkat!.. Haber istanbul.gov.tr’de böyle veriliyor. Kalifikasyonunu ispatlayamadığı için işsiz ve fakir kalmış yurttaşlara devlet babanın alicenaplığı elden ele ve resmi törenle takdim ediliyor. Hilvan Kaymakamı bir kadına çuvalla patates verirken çekilmiş fotoğrafıyla katkıda bulunuyor ulusal seferberliğe. Belediye bandosu mu? Yok daha, ama eli kulağında.
Tam 70’lerdeki Kemal Sunal filmlerini anımsatıyor, değil mi? 20 sene önce bu havaalanı, bu üniversite, buzdolabı, çamaşır makinesi, köprü filan yoktu, hepsini biz yaptık diyen siyaset zevatının, devlet adına dağıtımını yaptığı ramazan zekatı 50 yıl önceki ritüellere göre dolaşıma sokuluyor. Zengin mahallesine tarih öncesi kadar uzak bir yerde yaşayan ‘fakir’in maruz kaldığı resmi tören hep aynı. Orada çağ duruyor, zaman akmıyor. Seremoni bittiğinde tören malzemeleriyle birlikte dondurucuya kaldırılıp unutulacak olan, ancak hatırlanması gerektiğinde kameraların önüne çıkarılan hep o aynı ‘fakir.’
Aktüelde kriz yoksa, Covid 19 salgını yoksa ve ‘işsizlikte iyi bir noktaya geldik’se fakir ortamda olmaması gereken bir figürdür. Ama vardır ve bu yüzden bir törene dahil olacaksa orada eskiyi, artık olmaması gerekeni temsil etmek ona düşer ki bu durumda ‘neredeen nereye’ çağ atlandığının altı bir daha çizilmiş olsun.
Yılın ‘fakir’ evindeki ilk resmi iftar açma olayındaki yer sofrası bir gün önce Saray’da kurulan şatafatlı iftar sofrasının mazereti gibidir. Ortam daha geleneksel, daha muhafazakar, daha dindar görünsün diye sininin önünde kurulan bağdaş, arkada görünen tüplü televizyon ‘biz hiç değişmedik’ demenin bir biçimidir ama iğretidir. Altın ışıltılı, kristal avizelerin aydınlattığı kocaman yemek masasında unutulan alçak gönüllülüğün iliştirildiği yoksulun atadan kalma sinisi 128 milyar doları kaldıracak genişlikte olamaz. İletişim çağındayız ve şatafatlı hayatın gölgesi o sininin üstünde ister istemez dolaşır.
O zaman 20 sene önce olmayan her şeyi bize kendi lütfuymuş gibi gösteren bir iktidarın huzurunda elli yıl önceden kalma bir tüplü televizyon daha işin bitmediği mesajına oynar. Kalkınma hamlesinin yıkıp yeniden kurmadığı, henüz ulaşamadığı ama hedeflediği merhalenin işareti; yoksul için hiç gerçekleşmeyecek bir zenginlik vaadi. Yer sofrasının yanında, ‘güzel vasıf atfetme’den anamayacağımız hanımefendinin markalı çantası da dindarın zenginlik hakkına şahitlik etmek içindir belki ama iki sınıf arasındaki uçurumun nasıl derinleştiğinin kanıtı olur.
Diyanet İşleri Başkanının ajandasına bu uçurumun kapanmasının koşulu bütün zenginlerin zekatlarını ödeyerek fakirliği ortadan kaldırmasıdır. Bu sonuca, ‘yapılan araştırmalara göre’ varıldığını söylüyor Diyanet Başkanı. Araştırma kalifikasyonlarını AKP kartvizitiyle ispatlamışların bulunduğu laboratuarlarda, KHK’lilerin atıldığı üniversitelerde yapılmış görünüyor. Yoksa herkesin haberi olurdu! Ayasofya’da kılıçla hutbeye çıktığından beri gösteriyi, gösterişi seviyor başkan. ‘Araştırmalara göre’ diye başlayınca boş sözün pek bilimsel, pek nesnel bir ağırlık kazandığını sanıyor.
Ama hala araştırma yapabilen bazı kurumlar işsizlik maaşı, sosyal güvenlik ve iş güvencesi, parasız eğitim ve sağlık, herkese iş gibi başlıklar içeren bir sosyal politika anlayışının olmamasının sonuçlarının nasıl derin bir yoksulluk ve yıkım yarattığını tespit ediyorlar. Örneğin, DİSK- AR’ın son araştırması Covid-19 döneminde İşsizlik Sigortası Fonu’ndan, yani işçilerin canları dişlerinde çalışarak biriktirdikleri ortak paradan; 2.5 milyon kişiye toplam 10.2 milyar nakdi ücret desteği verildiğini yazıyor. Buna karşılık işverenlere yapılan desteğin tutarı ise 18.3 trilyon lira.
Halkın ısrarla nerede olduğunu sorduğu MB rezervi 128 milyar doların 43 milyar doları Nurettin Canikli’nin açıklamalarına göre özel sektörün dış borç ödemesine gitmişti. Bir inşaattan bir sonrakine yetişebilmek için önündeki işi malzemeden ve menfezden çalarak iğreti yapan, mimarlıktan mühendislikten bihaber müteahhit şirketlere dünyanın parası verilmişti. Diyanet Başkanının araştırmacıları, Mercedes’li konfor hanelerdeki tüplü televizyona çok şey borçlu olduğu sürece bu konuyu araştıramaz.
Fakat önümüzdeki 1 Mayıs’a pankart ve döviz hazırlayan emekçiler zenginden servet vergisi almanın, asgari ücreti vergi dışı bırakmanın, temel tüketim malzemelerine bindirilen zamların geri çekilmesinin çözümün başlangıcı olacağını düşünüyorlar. Covid-19’la mücadele için sosyal haklar korunmak kaydıyla tam kapanma öneriyorlar.
Bir de her haneye HD televizyon! Sarayda yaşayanların bağdaş kurduğu kulübelerde yaşayan zamane yoksulları dekora fon, törene malzeme olmak istemiyorlar çünkü.
- Aile hekimliği yönetmeliğinin yakın sonucu güvencesizlik, şiddet ve çeteleşmedir 06 Aralık 2024 06:10
- 28 Şubat yaşıyor, yaşatılıyor! 01 Aralık 2024 04:58
- Gerisi gözaltı, yasak 29 Kasım 2024 06:25
- Ya bendensin ya da her şey kötü olacak 22 Kasım 2024 06:27
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00