Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
29 Haziran 2021

Erdoğan’ın batı emperyalizminin ‘Haziran zirveleri’nden beklentisi boşa çıktı!

Fotoğraf: İsa Terli/AA

2021 haziranı batı emperyalizmi için zirveler ayı oldu.

11-13 Haziran’da G7 zirvesi, 14 Haziran’da NATO zirvesi, 23-24 Haziran’da da AB liderler zirvesi toplandı.

Erdoğan ve yönetimi de bu toplantılara olağanüstü önem veriyordu. Çünkü Erdoğan, kendisinin kutlama telefonuna bile 5 ay yanıt vermeyerek adeta bir ambargo uygulayan ABD Başkanı Biden’la 14 Haziran’daki NATO zirvesinde görüşecekti. Ki bu zirve sırasında Erdoğan Fransa, Almanya başkanlarıyla da görüşerek, AB’den beklentilerini de masaya koymuştu. Dahası 23-24 Haziran’da toplanacak AB liderler zirvesinde de Türkiye ile ilişkilerin bundan sonraki seyrini önemli ölçüde belirleyecek olan kararların alınması bekleniyordu.

Öyle de oldu! AB zirvesi sonrasında AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel Türkiye ile ilgili alınan kararlara özel olarak vurgu yaparken zirve sonrasında yayımlanan bildiride de Türkiye-AB ilişkilerinin hayli ayrıntılı ele alındığı görüldü.

AB ZİRVESİ TÜRKİYE İLE İLGİLİ SORUNLARDA NE DİYOR?

AB lideri zirvesinden sonra yayımlanan bildiride, Türkiye ile AB arasındaki başlıca sorular, özetle şöyle ele alınıyor:

Kıbrıs sorunu: AB liderler zirvesi, “Kıbrıs’ta çözümün siyasi eşitliğe dayalı iki toplumlu, iki bölgeli federasyon” temelinde sağlanabileceği yönündeki AB tezine ve Maraş’ın statüsünün önemine vurgu yapılırken BM Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanması için çağrıda bulunuluyor. Ki, bu Türkiye’nin son aylarda açıkça ifade ettiği “iki devletli çözüm”le taban tabana zıt!

Doğu Akdeniz: Türkiye’nin Kıbrıs’ın güneyinde arama ve sondaj gemilerinin faaliyetlerine son vermesi ve ve Yunanistan’la görüşmelere başlaması “olumlu” karşılanıyor ve bu tutumun sürdürülmesi isteniyor.

Gümrük Birliğinin güncellenmesi: Türkiye’nin uzun zamandır istediği ama AB’nin de ayak sürüdüğü bu konuda, “mevcut Gümrük Birliğinin uygulanmasında yaşanan sıkıntıların giderilmesi”nden söz edilerek sorun “komisyona havale” ediliyor.

İnsan hakları ve özgürlükler: Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve temel haklarla ilgili gelişmelerin endişe kaynağı olduğuna, siyasi partilerin, insan hakları savunucularının ve medyanın hedef alınmasına... vurgu yapılıyor. Yani en başa dönülüyor; “Kopenhag Kriterleri”ne uyum şartı anımsatılıyor.

Mülteci sorunu: AB liderlerinin Türkiye’ye 3 milyar avroluk fonu kapsayan yeni göç anlaşması konusunda uzlaştığı belirtiliyor. Ancak bu miktarın sadece mültecilere yönelik insani yardım için değil, aynı zamanda “Mültecilerin ve göçmenlerin Avrupa’ya ulaşmasına engel olmak için sınır idaresi ve kontrolünün finansmanı için kullanılması” şartı da getiriliyor.Toplam açısından ise; AB’nin Türkiye ile “Aşamalı, orantılı ve geri dönülebilir biçimde ortak çıkarları içeren pek çok alanda iş birliğini arttırmaya hazır olduğu”na işaret ediliyor.

Çok klişe bir çağrı değil mi?

BATI EMPERYALİZMİNE BİAT GİRİŞİMLERİ YETERLİ BULUNMADI!

AB bildirisinde özetini aktardığımız kararlar açıkça göstermektedir ki, AB-Türkiye ilişkilerinde “mülteci sorunu” konusunda Türkiye’ye 3 milyar avroluk “şartlı” destek bir yana bırakılırsa bütün diğer sorunlarda AB, bundan sonraki adımları Türkiye’ye verilen “ev ödevleri”nin yapılmasına bağlamaktadır. Aksi halde AB’den bir adım beklenmemelidir denmektedir.

AB zirvesinin G7 ve NATO zirveleri arkasından toplandığı, Türkiye ile ilişkilerde AB’nin aralık zirvesinde açıkça ABD ve AB’nin “koordineli” hareket edeceği belirtildiği de dikkate alındığında, AB zirvesinde alınan kararların G7 ve NATO zirvelerinin kararlarının devamı olarak anlaşılması doğru olacaktır.

Bu yüzden de AB zirvesi kararlarını, sadece AB-Türkiye değil Türkiye ile batı emperyalizmi arasındaki ilişkilerin önemli bir yanının ifadesi olarak görmek gerekir.

Bu da 1 yıla yaklaşan bir zamandan beri, batı emperyalizmi ile uzlaşmak, yeniden “batının bölge gücü”, soğuk savaş döneminde olduğu gibi “batı emperyalizminin ileri karakolu” olmaya hasret çeken Erdoğan akıldanelerinin beklediği kadar kolay açılmayacağını göstermektedir.

Elbette ki AB, Türkiye’den tamamen vazgeçemeyecektir. Tersine eğer “Yeteri kadar çaba sarf ederse” kapının açılacağını hissettiren bir ilişki çizgisi tutturulmak istenmektedir. Bu yüzden de AB Türkiye ilişkilerinin ilerleyip “sorun” olmaktan çıkarılması için “Daha yapılması gereken çok iş olduğu” söylenmektedir. Ki, bunun için Türkiye’nin “Afganistan görevi” için hevesle öne atılması, Ukrayna ve Karadeniz’de Rusya’yla karşı karşıya gelmeyi göze alması, Libya’dan ayak sürüyerek de olsa geri çekilme yoluna girmiş olması, Çin’le Uygurlar üstünden kaşı karşıya gelecek adımlar atabileceği sinyalleri vermesi yeterli görülmemektedir.

ERDOĞAN DAYATMALARI ZAMANA YAYABİLİR AMA EKONOMİ BEKLER Mİ?

Tersine AB, bunların NATO üstünden dile getirildiğini varsayarak, kendi koşullarını dayatmaktadır.

Erdoğan yönetimi, bütün bu dayatmaları zamana yayabilirdi. Ancak, doğrudan masada konuşulmuyor ama her toplantıda her görüşmede Erdoğan’ın aklındaki şey acil ve sıcak döviz ihtiyacıdır. Bunu da ABD ve AB, Erdoğan’dan bile iyi bilmektedir. Bu yüzden de isteklerini daha açıkça dayatmaktadırlar.

Kısacası Erdoğan iktidarı, haziran zirvelerinden beklediği “yeşil ışığı” alamamıştır. Bu yüzden de bundan sonra gerek ekonomide gerekse dış politikada işleri daha da zorlaşacaktır. İç politikada ise çürüme alametlerinin her yanı kaplaması ve iktidarın desteğindeki “erime” (Anketler istikrarlı bir biçimde bunu gösteriyor) tek adam yönetiminin meşruiyetini tartıştıracak bir evreye girildiğini göstermektedir.

Evrensel'i Takip Et