Ayşe Özdoğan ve hasta mahpusların özgürlüğü

Ayşe Özdoğan çok ağır hastalığı olan bir insan. Geçen hafta hapse attılar. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde Adli Tıp Kurumu raporuna dayanıyor kamu bürokrasisi… “Hapishanede kalabilir” diyor Adli Tıp Kurumu. Tedavisi hapishanede yapılabilir diyor. Kanser hastası için diyor bunu. Hastalığı hapis yatmasına engel değilmiş.

Eh ulusal üstü insan hakları belgeleri hatırlatıldığında, “Biz bildiğimiz yolda yürürüz” derseniz, size kalmış elbette. İnsanları ölüme gönderirsiniz ve bu dünyada size, hukuk önünde, kimse, “Sorumlusunuz” diyemez. Ama bir de şöyle düşünün:  Neden denmesin? Ya diyen olursa? Gün gelir hukuk egemen olur. İnsan hakları hukuku... Hem şimdiden söyleyelim. Bugünkü hukuk önünde de sorumlulukları var, her düzeydeki kamu bürokrasisinin. Neden mi? Bakın 2 Ağustos 2017 tarihinde İHD Genel Merkezi  “Hasta mahpusların sayısı hızla artıyor! Hasta mahpuslar serbest bırakılsın” başlıklı bir basın açıklaması yapmış ve hasta mahpuslarla ilgili taleplerini açıklamıştı. Şöyle: “Birleşmiş Milletler resmi belgesi olan ve üye ülkelerce de kabul edilen İstanbul Protokolü’nde “tutuklu ve hükümlü konumda da olsa her hastanın kendi doktorunu seçme ve raporlarının bağımsız bilirkişilerce hazırlanmasını isteme hakkı vardır.” Üniversite hastaneleri, eğitim araştırma hastaneleri, tam teşekküllü devlet hastaneleri, hasta mahpusların sağlık durumlarıyla ilgili objektif süreçler yürütüp raporlar hazırlayabilir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 05 Mart 2013 tarihinde, Gülay Çetin/ Türkiye kararında ağır hastalık nedeniyle serbest bırakılabileceğine ilişkin hükümlerden, tutuklu olduğu için yararlandırılmaması nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) işkence yasağını düzenleyen 3. ve ayrımcılık yasağını düzenleyen ve 14. maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle Türkiye’yi mahkum etmiştir. AİHM ayrıca Hükümete de tutukluluk koşullarıyla ilgili düzenlemelerde her türlü insani önlemi almaları gerektiği önerisinde bulunmuş ve ATK’nin yeniden yapılandırılarak prosedürlerin basitleştirilmesi gerekliliği noktasında uyarılarda bulunmuştur.”

Fakat durumda değişiklik yok. İnsanlar hapishanelerde ölmeye devam ediyor. Ne hekim seçme özgürlükleri var ve ne de haklarındaki raporların bağımsız bilirkişilerce düzenlenmesini isteme hakları var.

Türkiye’de kimi  yasa uygulayıcılar, anayasal hükümlere riayet etmiyorlar. Mesela 90. maddeyi dikkate almıyorlar.  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “insan haklarına saygı yükümlülüğü” başlıklı 1. maddesindeki “tanıma” yükümlülüğü sözünü, 46. maddesinde verdikleri “uyma”  “taahhüdünü” görmezden geliyorlar. Kavala ve Demirtaş dosyalarını hatırlayın.

Hapishanelerde yüzlerce hasta mahpus var ve Ayşe Özdoğan örneğinde olduğu gibi, ağır hasta mahpuslara daha elverişli koşullarda tedavi olanakları sunulmuyor. İlle de hapsedilecek ve ille de “Bizim gösterdiğimiz hekim ve sağlık kuruluşlarında tedavi olacaksınız” diyorlar. Pek çok hasta mahpus da ölüme yakın bir dönemde- nasıl bir haberleşme ağı kuruluyorsa, cezaevi ve hekim/hastane/adli tıp ağında- tahliye oluyor. Ölüm döşeğinde, “Özgürsünüz artık” deniyor.

AİHM bu durumu 3. madde-işkence ve onur kırıcı muamele yasağının yer aldığı madde- ihlali olarak niteliyor Gülay Çetin/Türkiye kararında…

Öyle ama, Ayşe Özdoğan ve onun durumundaki hasta mahpuslar,   hapishanelerde yaşam savaşı vermek zorunda bırakılıyorlar.

 Ayşe Özdoğan’ın ve hasta mahpusların özgürlüğü talebini sürekli hatırlamak ve siyasi iktidara ve Adli Tıp Kurumu’na hatırlatmak gerek…

İnsan haklarına saygı,  devletler için bir yükümlülüktür…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Palavra çöktü

Palavra çöktü

Merkez Bankası, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini, daha yılın ilk sunumunda yüzde 21'den yüzde 24'e yükseltti. Enflasyonu düşürme bahanesiyle 20 aydır ücret ve maaşlara saldıran ekonomi yönetiminin hiçbir öngörüsü gerçekleşmedi. Enflasyonun temel sebebinin iç talep ve ‘ücret artışları’ olduğu palavrası tamamen çöktü.

2025’te asgari ücrete yüzde 30 zam

Memur ve emeklilere yüzde 11.54 zam

İşçi emeklilerine yüzde 15.75 zam

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et