Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
14 Kasım 2021

İktidar, ‘alaca karanlık kuşağı’ kıvamında bir siyasi ortam oluşturmak istiyor

Cuma günü bu köşede, tek adam yönetiminin yandaş medyasının en önemli iki yazarı, Eski Yeni Şafak Gazetesi Başyazarı İbram Karagül ve Sabah Gazetesi Başyazarı Mehmet Barlas’ın, yazılarında yaptıkları “muhalefete karşı darbe” çağrılarını tartışmıştık.

Karagül, 26 Ekim günü yazdığı yazısında, muhalefetin 2023 seçiminden önce darbe yapmaya hazırlandığını, “Türkiye’nin direnç merkezleri uyanmalı. Bu olağanüstü hazırlığa, olağanüstü cevaplar üretilmeli” cümleleriyle iktidarın, muhalefetin darbe hazırlığına karşı kendi darbesini yapması gerektiğini öne sürüyordu. Barlas ise, “Bunlar, topluma hem kötümserlik saçıyor hem de Türkiye’nin moralini bozuyor” gerekçesiyle, “CHP’nin kapatılmasını, muhalefet milletvekillerinin de yurt dışına sürgün edilmesini” istiyordu.

Önceki gün bu köşeyi, Karagül ve Barlas’ın bu yazıları yukarıdan bir işaret almadan yazamayacaklarını belirterek, “Peki o zaman, tek adam yönetiminin medyadaki en önemli iki kaleminin açıkça ‘darbe çağrıları’na varan yazılar yazmasında amaç ne olabilir?​” sorusuyla bitirmiştik.

Bugün bu sorunun yanıtını tartışacağız.

BU YAZILARI YAZDIRANLAR NE AMAÇLIYOR?

Gazetemizin sürekli okurları, tek adam yönetiminin elindeki medya ve devlet gücünü kullanarak; spekülasyon, provokatif açıklamalar, darbe çağrıları, muhalif güçleri tehdit, şantaj, karalama… gibi yöntemlerle sindirip etkisizleştirmeyi başlıca amaç edindiğini biliyor.

Hele de artık seçim sathı mailine girilmiş olması, dahası tek adam yönetiminin belirli kuralları olan bir seçimi kazanma şansının kalmadığının her gün daha çok inandırıcılık kazanması, iktidara yakın çevrelerin bile bu gerçeği kabul eder hale gelmiş olması, tek adam yönetimini gerçeklerin üstünü örtmede daha çok zorlamaktadır.

Çünkü 20 yıllık AKP iktidarının hak-hukuk, yasa-Anayasa, kazanılmış hak, bireysel-kolektif özgürlükleri… tanımayan, bütün gücü tek adamın elinde toplayan, ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerini yandaş sermaye kliğinin çıkarları uğruna saçıp savuran uygulamalarının her biri bugün artık iktidarın kirli çamaşırlarının ortalığa saçıldığı skandallara dönüşmektedir.

Öte yandan, üç yılı bulan ekonomik kriz ve krize eklenen pandemi faturası, iktidarın kriz ve pandeminin yükünü işçi sınıfı ve halka yıkmak için uyguladığı gözü kara önlemler... halk indinde rejimin sınıfsal niteliğinin anlaşılmasını kolaylaştırmıştır.

Böyle bir ortamda yapılacak seçimi kazanamayacağını bilen iktidar, 1 Kasım 2015 seçiminde halkı terörize ederek sonuç alabildiğini unutmayan ama yukarıda özetlenen koşullardan dolayı böyle tek boyutlu bir “Halkı terörize etme”nin artık yetmeyeceğini de gördüğü için, daha sofistike bir siyasi ortam oluşturma planlarını devreye sokmaya girişmiş görünmektedir.

OLUŞTURULAN SİSLİ ORTAMDA GERÇEKLER GÖRÜLMESİN İSTENİYOR

Tek adam yönetiminin, ortaya çıktığı kadarıyla bu planla; ülkedeki siyasi ortamı (ekonomi ve dış politikada da) mümkün olduğu kadar olağan dışılaştırarak sisle, pusla kaplanmasını sağlamayı hedeflediği görünmektedir. Bununla, bugüne kadar tartışılmaz olanların tartışılır hale getirildiği, akla aykırılığı tartışılmaz olanların bile tartışılıp tersinin savunulmasının “normal” ve “ifade özgürlüğü” kapsamına alındığı, en saçma olanla en akla uygun olanın aynı değerde meşru görülüp tartışıldığı, yaygın tabirle at izinin it izine karıştığı, “alaca karanlık kuşağı” kıvamında bir siyasi ortamı oluşturmak amaçlanmaktadır.

Böylece; en “kör gözüm parmağına” gerçeklerin reddedilmesi, yolsuzluğun, rüşvetin, torpilin “normal” görülmesi, yasaların yerine “fetva”nın geçirilmesi, caminin açıkça siyasete açılarak Cumhurbaşkanının cuma namazı sonrası açıklamalarının laikliğe halel getirmeyen rutin bir faaliyet olarak görülmesi, muhalefetin devlet gücü kullanılarak baskılanması, hatta iktidar için alternatif görülen muhalefet partilerinin kapatılmasının ve milletvekillerinin sürgün edilmesinin demokrasiyle çelişmediği, iktidarı kaybetme tehlikesi karşısında seçimin “savaş hali”, “sıkıyönetim”, “OHAL” gibi gerekçelerle ertelenmesi ya da bu antidemokratik koşullarda yapılmasının meşruiyeti savunulabilecektir!

Nitekim, her aklı başındaki insanın “fantezi”, “kuruntu”, “bunama alameti”, olarak göreceği, iddiaların ve önerilerin yandaş medyadaki en önemli iki yazar olan Karagül ve Barlas’ın tartışılan yazılarını da bu kapsamda görmeliyiz. Çünkü; Karagül, “Muhalefet darbe yapmaya hazırlanıyor biz daha erken davranıp kendi darbemizi yapmalıyız” diyerek, Barlas ise; “CHP kapatılsın, milletvekilleri sürgüne gönderilsin” diyerek, siyasi ortamın “alaca karanlık kuşağı” kıvamına getirilmesinin çıtasını “Muhalefete darbe yapılması” gerektiğine kadar yükseltmişlerdir.

SADECE TARTIŞMAK YETMEZ, GEREKLİ GİRİŞİMLERİN YAPILMASI GEREKİR

Hiç kuşkusuz, tek adam yönetiminin medyadaki baş sözcülerinin yazılarının yarattığı tartışmaların pratikte, iktidar alternatifi haline gelen Millet İttifakı partilerine ve tüm muhalif güçlere karşı darbe anlamına gelecek önlemlere varıncaya kadar her önlemin alınmak isteneceğinin işareti olarak görülmesi gerekir.

Bu yüzden, tartışmaları sadece tartışma olarak bırakmamak ama tartışmalardan çıkan duruma göre “görevler” çıkartmak, bu görevleri yerine getirmek için adımlar atmak da gerekmektedir.

Dolayısıyla bu tartışma kapsamında; önümüzdeki dönemde iktidarın siyasi ortamı germek, spekülasyonlara, provokasyonlara girişme ve kara propagandaya hız verme konusunda geçtiğimiz döneme göre bile daha sert önlemlere başvuracağını söylemek yanlış olmaz.

Bu tartışmadan ortaya çıkan ilk ve en önemli görev ise; “Bize oy verin, iktidara getirin, biz de sizi kurtaralım” çizgisinde kalındığında bir yere gidilemeyeceğini gören demokrasi güçlerinin, aralarında gerekli birliği sağlayarak, “seçim güvenliği” ve “sandık güvenliğini” de bu yaklaşım çerçevesinde ele alan bir mücadele hattına girmek için gerekli girişimleri yapmasıdır!

Aksi halde, iktidarda kalmak için ülkeyi kaosa sürüklemekten çekinmeyenler daha bir cesaretlenecektir!

* Bu yazı, cuma günü yayımlanan Karagül ve Barlas, kendi başlarına darbe çağrısı yapan yazılar yazabilir mi? başlıklı yazının devamı olarak dün yayımlanacaktı. Teknik bir aksaklıktan dolayı bugün yayımlıyoruz. Okurlarımızdan ve yazarımızdan özür dileriz. 

Evrensel'i Takip Et