22 Aralık 2021 03:36

Çok tuhaf insanlar bunlar

Gazeteci Muharrem Sarıkaya ses teknikerine tokat attı, Fatma Şahin sessiz kaldı

Ekran görüntüsü, @TalatAtilla Twitter hesabının paylaştığı videodan alınmıştır.

Paylaş

Tuhaf bir ülkenin her gün biraz daha tuhaflaşan bir dönemine denk geliyor yaşantımız. İnsanlar hızla kabuk değiştiriyor. Doğal yurttaşlık haklarıyla yetinmeyip büyük sermaye ve iktidarla sarmaş dolaş olanlar insanlıklarını da rafa kaldırmakta gecikmiyorlar. Bir bilge kişi ‘dünyadaki bütün kötülükler insanın insana yaptığı kıyımlardan doğar’ demişti. Zaman bu sözü haklı çıkarıyor. Hele de bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ulus olamamanın, ümmet kalmanın bütün ağırlıyla çöktüğü cehaletini de dikkate alırsak. Makam sahipleri kastlar oluşturarak varsıllarla yoksullar arasında yeni sınıflar ortaya çıkarıyorlar. Elbette en alt sınıf emekçiler, en üst sınıfsa post modern bir imparatorluğun zenginleri. Eğer bu üst sınıfa yanaşır, onlara biat ederseniz, belki kişiliğinizden çok şey kaybedersiniz ama malınız, mülkünüz, arkanızı sıvazlayanlarınız çok olur.

Gazetecilik zor bir meslektir. Halkın haber alma hakkına saygıyı içerir. Yönetimlerin yanlışlarını, hatalarını eleştiren gazetecinin de kendi dürüstlüğünü yitirmemiş olması da önem taşır. Her türlü zorbalık karşısında doğruyu söylemek kolay iş değildir. Gazeteci, işte bu durumda bile zorbalığa karşı boyun eğmeyen dimdik ayakta duran kişidir. Bütün bu tariflere baktığımızda gazeteciliğin ne denli sorumluluk isteyen bir iş olduğunu anlayabiliriz. Şimdi yaşadığımız dijital ortamda yalnız ülkemizde değil dünyanın her bir köşesinde meydana gelen olayları görmek, bilgi edinmek olanağımız var. Geçenlerde yılların Ankara Gazetecisi Muharrem Sarıkaya Gaziantep Belediye Başkanı’yla bir söyleşi yapar. Söyleşi sırasında birden bire yayının ses düzenini sağlayan teknisyen meslektaşına bir tokat patlatır. Öylesine öfkelenmiştir ki canlı yayında olduğunu bile unutmuştur. İktidara yanaşmakla, iktidara ilişik gazeteci olmak birbirinden farkı şeyler değil. Bir zamanların usta gazetecisi Muharrem Sarıkaya artık kabuk değiştirmiştir. Seçtiği üst sınıfta alt sınıf gördüklerine, çalışanlara vurmak, azarlamak, sövmek olağan sayılan şeylerdir. Olayı öğrenince, videoyu görünce doğrusu şaşırdığımı söyleyemem. Çünkü yeni rejimde bunlar olağan şeyler. Asıl üzüldüğüm gazetecilerin her gün ya polis tarafından ya bir takım siyasi çeteler tarafından hırpalandığı, dövüldüğü, evlerinin basıldığı bir ortamda gazeteci sıfatını taşıyan birinin yine bir yayın kuruluşu için çalışan teknisyeni kamuoyunun gözü önünde tokatlaması. Ve bu şiddete tanık olan kentin kadın belediye başkanı Fatma Şahin’in tepkisiz kalışı…

Dedik ya çok tuhaf insanlar bunlar. Kötülüklerin tümünü bıkıp usanmadan halkların üzerinde uyguluyorlar, sonra da sanki tüm kötülükleri onlar değil de halklar yapmış gibi kendilerinden olmayanları suçluyorlar. Kendilerine biat etmeyenleri yurttaş saymıyorlar. Kendilerinde tanrısal güç vehmederek onları açlıkla, yoksullukla sınıyorlar. Ekonomisi, kültürü, bilimi ve üniversiteleri çöküntüye uğramış bir toplum yarattıklarının farkında bile değiller. Gerçekten bütün yaptıklarıyla, bütün acımasızlıklarıyla ve yalan dolu söylemleriyle çok tuhaf insanlar bunlar.

Oktay Rifat Garip Şiir Akımının Melih Cevdet ve Orhan Veli’yle şiir dünyamıza damgasını vuran yazınımızın değerli bir ustasıdır. Onun “Elleri Var Özgürlüğün” şiiriyle yazımı noktalamak istedim. Oktay Rifat bu şiiri 1960’lı yılların başında kaleme almış. Birlikte okuyalım…

1 Köpürerek koşuyordu atlarımız / Durgun denize doğru.

2 Bu uçuş, güvercindeki, / Özgürlük sevinci mi ne!

3 Öpüşmek yasaktı, bilir misiniz, / Düşünmek yasak, / İşgücünü savunmak yasak!

4 Ürünü ayırmışlar ağacından, / Tutturabildiğine, / Satıyorlar pazarda; / Emeğin dalları kırılmış, yerde.

5 Işık kör edicidir, diyorlar, / Özgürlük patlayıcı. / Lambamızı bozan da, / Özgürlüğe kundak sokan da onlar. Uzandık mı patlasın istiyorlar, / Yaktık mı tutuşalım. / Mayın tarlaları var, / Karanlıkta duruyor ekmekle su.

6 Elleri var özgürlüğün, / Gözleri, ayakları; / Silmek için kanlı teri, / Bakmak için yarınlara, / Eşitliğe doğru giden.

7 Ben kafes, sen sarmaşık; / Dolan dolanabildiğin kadar!

8 Özgürlük sevgisi bu, / İnsan kapılmaya görsün bir kez; / Bir urba ki eskimez, / Bir düş ki gerçekten daha doğru.

9 Yiğit sürücüleri tarihsel akışın, / İşçiler, evren kovanının arıları; / Bir kara somunun çevresinde döndükçe / Dünyamıza özgürlük getiren kardeşler. / O somunla doğrulur uykusundan akıl, / Ağarır o somunla bitmeyen gecemiz; / O güneşle bağımsızlığa erer kişi.

10 Bu umut özgür olmanın kapısı; / Mutlu günlere insanca aralık. / Bu sevinç mutlu günlerin ışığı; / Vurur üstümüze usulca ürkek.

Gel yurdumun insanı görün artık, / Özgürlüğün kapısında dal gibi; / Ardında gökyüzü kardeşçe mavi!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa