Türkiye fotoğraf dünyası -4
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/167059.jpg)
İzmir T Tipi 1. No’lu Hapishanesinde gelen, Özgür Karakaya’nın mektubundaki fotoğraf makinesi çizimi.
Osmanlı döneminde (1870’lerde) mühendishanelerde başlayan ilk fotoğraf derslerini saymazsak, cumhuriyetin inşa süreci ve Türkiye’de akademik anlamda lisans düzeyinde ilk fotoğraf bölümü 1978’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (İDGSA) Yüksek Dekoratif Sanatlar Bölümü, Fotoğraf Enstitüsü olarak başlamıştır.
Başlangıcını en azından dersler bazında ele alırsak, 1934’de Afiş Atölyesinde ders olarak, 1975’de Uygulamalı Endüstriyel Sanatlar Yüksek Okulunda (UESYO) grafik bölümünde ders olarak okutulduğunu görüyoruz. Dünya fotoğraf tarihiyle karşılaştırırsak oldukça geride olduğumuz anlaşılmakta.
(Bu bölümde Cafer Hoca’dan devam edecektim ama bir ara verip ülkenin 1970’li yıllardaki halini bir özetleyelim.)
SOSYAL GELİŞMELER, EKONOMİK GELİŞMELERİ GEÇERSE…
1961 Anayasası’nın görece sağladığı özgürlük ve ifade özgürlüğü çalışma hayatında ve sanat alanındaki yansıması iktidar erkini ve o erki elinde tutmaya çalışan burjuvazinin önlemler ve sistemlerini koruma ihtiyaçlarını doğurmuştur. İşçi sınıfı bilinci yükselirken, sendikal örgütlülük büyümüştü. 1976’da ilk kitlesel 1 Mayıs kutlanmış. Sanatın bütün dallarında toplumsal içerikli üretimler çoğalmış, hatta geçenlerde hayatını kaybeden Fatma Girik, Tarık Akan, Fikret Hakan ve halkın yakından tanıdığı, sevdiği oyuncular, şarkıcılar, ressamlar velhasıl fotoğrafçılar toplumsal sorumluluk ve halkla birlikte alanlarda, sokaklarda ve mitinglerde yer almaktadırlar. Örgütlü toplum ve kolektif dayanışma kültürü gelişmeye başlamıştır. 1 Mayıs 1977’de ise katliam yaşanmış, yetmemiş Maraş, Çorum Katliamları yaşanarak 12 Eylül’ün önü açılmıştır. Öncesinde 12 Mart 1971 askeri darbesinin “Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, darbenin gerekçesi olarak şöyle bir değerlendirme yapmıştı: “Türkiye’de sosyal gelişme ekonomik gelişmeyi geçti” … Bu değerlendirmeye uygun olarak da, 1961 Anayasası’ndaki özgürlüklerin budanması yoluna gidildi. O dönemdeki budama yetmeyince, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile özgürlüklerin budanmasına devam edildi.”
BU ÇALKANTILI SÜREÇTE FOTOĞRAFA BİRAZ YAKINDAN BAKALIM
Devlet desteksiz fotoğraf, kendi varoluş mücadelesini vermektedir. Bu dönemlere iki kurum damgasını vurmuştur. İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (İFSAK) ve Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) fotoğrafın gelişmesinde mihenk taşları olmuşlardır.
Toplumsal hayattaki gelişmeler sanatçı ve aydınları sorumluluk üstlenmeye yönlendirmiştir.
İFSAK
Yukarılarda İFSAK’tan bahsetmiş olsam da kendi sitelerinden alıntılayarak devam edeyim;
“1959’da kurulan İFSAK, temel amacı ülkemizde fotoğraf ve sinema sanatının öğrenilmesini, yaygınlaşmasını ve gelişmesini sağlamak, fotoğraf ve sinema çalışanları arasında yakınlaşma ve dayanışma oluşturmak, kültür ve sanat ortamını geliştirmek olan, kâr amacı gütmeyen, 60 yıllık bir sivil toplum kuruluşudur.
Aralarında ülkemizin önde gelen fotoğraf sanatçılarının da yer aldığı 1000’i aşkın üyesiyle İFSAK, kurulduğu günden bu yana Türkiye’de fotoğraf ve sinemanın yaygınlaşması ve üretiminin artması, yeni fotoğraf ve sinema sanatçılarının yetişmesi, fotoğraf ve sinemanın gereken saygınlığı kazanması için çaba göstermektedir…”
Özetle İFSAK İstanbul’da fotoğraf okulu misyonunu ilk üstlenen kurum olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
AFSAD
“AFSAD, fotoğraf sanatının yaygınlaştırılması, fotoğraf sanatçıları arasında dayanışma ve iş birliğinin geliştirilmesi, fotoğrafta; teknolojik gelişmelerin takibi, fotoğrafa etkisi, felsefe, etik, estetik gibi kuramsal tartışmaların yapılacağı bir ortam yaratmak amacıyla 1977 yılında kurulmuştur. Sinan Çetin, Kemal Cengizkan, Ercan Öztürk, Özcan Yurdalan, Alparslan Aydın, Bülent Demirel, Sevim İpekçi (Cengizkan), Celal Ertem, Aydın Ener, Cüneyt Ayral derneğin yönetim kurulunu oluşturur.” AFSAD’dan devam edelim. “… AFSAD’ın da kurulduğu o yıllarda Türkiye’de karmaşa düzeni egemen; yaşam koşulları da oldukça zorludur yine de, AFSAD’da işler inançla, özveriyle, coşkuyla yürütülür. Dernek çatısı altında fotoğrafa gönül verenler, bir yandan AFSAD’ın toplumsal ve kültürel duruşunu tartışır, öte yandan, derneğin varlığını sürdürmesi için tüm olumsuzluklara rağmen çalışır. AFSAD’ın kendi sitesinden alıntılıyayım…
AFSAD İÇİN VERİMLİ BİR YIL OLUR 1978:
“AFSAD fotoğraf sempozyumlarına öncülük edecek ilk toplantı ‘Türkiye’de Fotoğraf Sanatının İşlevi’ adıyla gerçekleştirilir. Aynı yıl Fotograf dergisi yayımlanmaya başlar AFSAD Fotograf, 1993 yılına dek kesintilerle yayın hayatını sürdürür. Son olarak, ilk fotoğraf sergisi gerçekleştirilir. ‘Selam Yaratana’ adlı bu gezici çadır sergisi halkın ve sanatseverlerin beğenisine sunulur. Sanatı sergi salonlarından çıkarıp, geniş halk kitlelerine ulaştırmak gibi farklı bir anlayışı daha 1978’de ilke edinen AFSAD, sokak sergilerini zaman zaman yeniden düzenlemeyi hâlâ sürdürüyor.
İlk yıllarda, fotoğraf seminerlerine katılanlara, teksir makinesiyle çoğaltılarak dağıtılan ders notları, Fotograf adlı bir kitap halinde AFSAD tarafından 1988 yılında yayımlanır. Üyemiz Tanju Akdeniz’in imzasını taşıyan bu ilk Türkçe kaynak sayısal teknolojinin yaygınlaşmasına kadar ülkemizdeki tüm derneklerin temel eğitim kaynağı olarak kullanılır…”
TOPLUMSAL SORUNLAR VE FOTOĞRAF
1970-80’li yıllarda AFSAD politik yapısıyla dikkat çeker. Nerede grev eylem varsa AFSAD oradadır. (Bu yılları Özcan Yurdalan hem söyleşi hem de yazılarında detaylıca anlatmaktadır.) O yılları özetlediğimizde sanat dallarının tümü neredeyse sınıf mücadelesinde yer almaktadır. Yine bu yıllarda kültürel alan demokrat, sol ve sosyalist sanatçıların ağırlığı, mizahtan, edebiyata, resimden, heykele, sinemaya ve tabii ki fotoğraf alanında görülür. Özellikle felsefe ve kuramsal alanda çeviriler ve çalışmalar toplumsal bilincin gelişmesinde etkili olmuştur.
1980 darbesi öncesi ve sonrasındaki 1990’lı yıllara kadar ‘kültür ve sanat’ alanında devlet destekli veya desteksiz muhafazakar, sağcı ve milliyetçi cephenin görünürlüğü/etkinliği çok zayıftı. Aksine, sanatçılara, aydınlara ve sergilere yönelik saldırı ve kampanyalarda kendilerini gösteriyorlardı. Evet o yıllar 1980 darbesiyle kesintiye uğrar. Kültür sanat alanında mücadele eden birçok aydın sanatçı bilim insanı yargılanır, tutuklanır. “Barış Davası” ilk akla gelenlerden olur.
1970’lerden bugünlere Türkiye fotoğraf dünyasının yaşadığı sansür ve baskı olgusunu Yücel Tunca’nın 2016 yılında Bianet için kaleme aldığı araştırma yazısından incelemenizi öneririm.
Ayrıca 1970’li yıllarda özellikle AFSAD ve fotoğraf ilişkisini daha detaylı olarak Gülbin Özdamar Akarçay’ın Kontrast dergisinde (32. sayı) “Türkiye’de 1970’li Yıllarda Fotoğraf ve AFSAD’ın Kuruluşu” başlıklı çalışmasını incelemelerini de öneririm.
Haftaya devam edecek…
Evrensel'i Takip Et