Üniversiteler için mücadele sürüyor
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/224629.jpg)
Görseller: Notabene Yayınları | Kolaj: Evrensel
“Üniversitede Direniş ve Dayanışma: Yıkım, Sömürü ve Sivil Ölüm Rejimine Karşı Durmak” başlıklı kitap geçtiğimiz hafta NotaBene Yayınları tarafından yayımlandı. Kitabın basılması nedeniyle düzenlenen etkinlik dün İstanbul Tabip Odası Kadıköy Bürosunda gerçekleştirildi. Bu etkinlikte dile getirdiklerimi Evrensel okurlarının da okuyabilmeleri için aşağıda paylaşıyorum.
* * *
Bugün gerçek üniversiteler için, barış ve adalet mücadelesi için bir aradayız. “Gerçek” diyorum çünkü Türkiye sahte üniversitelerle dolduruldu.
Toplam 448 sayfa tutan derleme çalışması iki yılda tamamlandı. Derlemenin ana işlevi, üniversitelere yönelik 20 yıllık büyük yıkım kampanyasına karşı çıkanların direniş ve dayanışma çabalarının kayda geçirilmesiydi. Derlemedeki her yazı, direniş ve dayanışmayı “içeriden” anlatıyor.
Günümüzde dünya otoriter rejimler etkisinde. Son 40 yılda üniversiteler dünya çapında çok zayıflatıldı. Türkiye’de üniversitelere yönelik saldırılar ve üretilen sahte üniversiteler de bu sürecin bir parçası olarak görülmeli. Üniversitelere saldırılar sürerken, üniversitede direnişi ve dayanışmayı ciddiye almak önem taşıyor.
Kitapta yer alan direniş ve dayanışma deneyimleri çok ağır bir döneme ilişkin ama bu dönem henüz bitmeden yazılan tanıklıkları içeriyor. Kitapta aktarılanlar, kaçınılmaz olarak geçmişe dönük ama tam olarak günümüzü anlatıyor. Bu anlatılar gerçekten çok değerli ve önemli dersler içeriyor. Bunlardan birkaçına değinmek isterim.
Türkiye’de son 20 yıl içerisinde üniversitelerde yaşananlar, 12 Eylül ardından başlatılan sürecin devamı ve zirveye taşınması olarak görülmeli. AKP rejimi, mirasçısı olduğu 12 Eylül rejimi tarafından üretilen YÖK aygıtını ele geçirdi ve üniversitelere yönelik saldırısını bu aygıtı da kullanarak sürdürdü.
Diğer yandan, 12 Eylül ardından başlatılan sürecin hedeflerinin neler olduğu ve nasıl gerçekleştirildiği de artık ortada. İlk hedef, üniversitenin üniversitelilere bırakılmaması, yani demokratik ve özerk üniversitenin tümüyle ortadan kaldırılmasıydı. YÖK, demokratik bir işleyişin filizlendiği ve yeşerdiği her üniversitede mutlaka bu çabaların önünü kesmek için etkili bir şekilde kullanıldı.
Tıpkı YÖK gibi bir 12 Eylül ürünü olan, sermaye tarafından tümüyle tepeden yönetilen özel üniversiteler de işlevlerini yerine getirdiler ve güvencesizliği olağanlaştırdılar. Güvencesizlik, yani üniversitenin akademik personelinin tümüyle kadrosuz çalıştırılmasıyla özel üniversitelerde akademik özgürlük olanaksız kılındı.
Sonuçta, Saray’dan atanan rektörler aracılığıyla tepeden yönetilen kamu üniversiteleri, adaletsizliğin, korku iklimi ve suskunluğun kural olduğu özel üniversitelerle karşı karşıyayız. Kitaptaki yazılar üniversiteye yönelik saldırılara karşı çıkanların yaşadıkları baskılar, entrikalar, ihraçlar ve hukuksuzlukları da gözler önüne seriyor.
Kitapta yer alan yazılar baskı yoğunlaştıkça dayanışmanın öneminin de arttığını gösteriyor. Yalnızlaştırma ve itibarsızlaştırma çabalarına karşı güçlü ve kolektif direniş üretebilmek için dayanışmanın büyümesi gerekli.
Kitaptaki deneyimler, başarılı direnişlerin tüm üniversite bileşenlerinin bir araya gelmesi ve dayanışmasıyla gerçekleştiğini gösteriyor. Mezunların örgütlenmesi ve üniversiteye sahip çıkması da üniversiteleri savunmak adına çok önemli.
Bu kitaptaki deneyimler, dayanışma ne kadar güçlü olursa olsun, sendikal mücadele olmadan üniversitelerin savunulamayacağını da gösteriyor. Dayanışma değerli ama sendikal örgütlenmenin yerini tutamaz.
Sözlerimi bitirirken bugün aramızda bulunamayan arkadaşımız Şebnem Korur Fincancı’ya içten sevgilerimi gönderiyorum. Bu kitabın bir kopyasının kendisine ulaştırılmasını sağlayacağız.
Özgür, özerk, demokratik üniversite mücadelesi sürüyor.
Evrensel'i Takip Et