Kurt başı, simge ve şovenist politika
Fotoğraf: DHA
Bir futbolcunun attığı gol sonrası yaptığı işaret üzerinden yapılan tartışmaların ürünü sadece o futbolcunun yetkili uluslararası federasyon yönetimi tarafından cezalandırılması olmadı. Asıl ürün, kurt başı işaretini politik simge olarak kullanan ve ırkçı-faşizan politikaların parti bazında başlıca öznesi olan bir partiye -ve türettiği yavru kurtlar particiklerine- tarih ve kültür bağlantılarıyla güç verecek kampanya oldu. Kurt başı sembolünün Türkiye’de ve uzantı yurt dışı toplulukları arasında MHP ve gençlik örgütü tarafından siyasi bir sembol olarak kullanıldığı bilinmesine rağmen, İlber Ortaylı’dan Fatih Altaylı’ya, Destici’den kimi CHP’li politikacılara, Sabah gazetesinden Tanju Özkan’a, bakanlardan parti ve dernek yönetilerine geniş bir çember etrafına dizilmiş politikacı, yazar gazeteci, tarihçi vs. “Bozkurt işareti-bozkurt selamı”nı “Türklüğün ve Türk milliyetçiliğinin sembolü” olarak kutsayıp bu sembolü politik kimliğinin mührüne dönüştüren parti(ler)e güç ve enerji taşıdılar.
Orta Asya’ya kadar gittiler, başka birçok sıkışmışlık durumunda istismar malzemesine dönüştürdükleri gibi, bir kez daha “Atatürk” ismine de sığındılar.
Kampanya gönüllüsü kılıç savaşçıları, kurt başı-bozkurt işaretine Türk mitolojisinden tarih-kültür çizelgeleri oluşturmaya çalışırken bu işareti kullananlara güç devşirdiklerini veya devşireceklerini elbette biliyorlardı.
Ülkeler adına “milli takımlar”ın katıldığı futbol maçları başta olmak üzere çeşitli yarışmaların, amiyane bir deyişle aklıselimi zorlayacak tepki ve tepkimeleri besleyip örnekleri çokça görüldüğü üzere Vandalist yıkıcı hareketlere genişlettiği de biliniyordu. Kartal, aslan, kurt, at figürlerini siyasal sembol olarak kullananlar İngiltere’de, Türkiye’de, Almanya ve Hollanda’da ya da başka ülkelerde daha önce de birçok kez “bayrak kaldırmışlar”dı! Kurt başı sembollü parti yandaşlarıyla kara-yeşil bayraklı din fanatikleri Maraş’ta, Çorum’da, Malatya ve Sivas’ta ‘üç hilal’li, çarpı işaretli göndermelerle farklı inanç ve kültürlerden az insana kıymadılar değil mi Sayın Profesör Ortaylı? Kurt başı işaretinin gamalı haç ile anlam benzerliği ya da benzetilmesinin politik-pratik tarafından kanıtlanmış nedenleri ve ideolojik bağları var. Onu “Türkçülüğün sembolü” olarak kutsamak, niyet ne olursa olsun bu neden ve bağları yok saymak-görmezden gelmek olur.
Kampanyanın, Bozkurt işareti yapmayanı “gayrimilli” sayıp hedefe koyanları haklı gösterme gibi bir sonucu bulunuyor. Milliyetçi techizat o “ocağa” taşınıyor!
Türkçülüğe övgü ve tarihten-mitolojiden dayanaklar imal ederek güncellemek, çokça lafı edilen bölücülüğün dik alasıdır. “Bu işaret, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini” simgeliyor ise eğer, onu politik sembol olarak almayan ve kullanmayan tüm diğerlerinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesiyle bağını hangi yönde kurmaktasınız?
Şoven milliyetçilikle malul ve faşist veya faşizan politikalarıyla nam salmış siyasal mihrakta yer alanların kendileri dışındakilere karşı bir tür silaha dönüştürdükleri sembol, işaret, simgeleri tarihi-kültürel bağlar gerekçeli sahiplenmek, en ılımlı sözcüklerle söylenirse halk kitlelerini milliyet kökeni ve onunla ilişkilendirilmiş semboller aracıyla bölmeye hizmet eder.
Çeşitli versiyonlarıyla burjuva siyaseti bunu her fırsatta “birlik-beraberlik” demagojisi eşliğinde yapmaktadır. Kurt başlı-işaretli kampanya Türk-Kürt-Arap ve diğer milliyetlerden halk kitlelerinin, “milliyetçilik değerleri” aracıyla bölünmüş olmalarının en çok mevcut sömürü düzeninin devamını isteyenlere yaradığını ve yarayacağını görerek daha fazla kenetlenmeleri gerektiğini birkez daha göstermiş oldu. İhtiyaç olan budur. Şu ya da bu burjuva partisinin politikalarından etkilenmiş, onların öne çıkardıkları slogan ve sembollerin kendilerini de temsil ettiğini düşünmüş olabilirler. On yıllar boyu sürdürülen sermaye propagandası ve onun kendine tarihin eski çağlarından destek arayışıyla bağlı mitolojik sembol ve çağrılar bu etki ve düşünüşü besleyip güçlendirmiş olabilir. Ne ki sermaye-emek, zengin-yoksul uçurumu onca ayyuka çıkmışken, bu yanılgılı durumu sürdürmenin devlet asalaklarıyla kapitalistlere yaradığını görmek gerekir. Tüm milliyetlerden Türkiye işçi ve emekçileri, şu ya da bu gerekçeli gerici kampanyalar nedeniyle birbirlerinden uzak durmamalı, aksine burjuvazi ve gericiliğin manevralarını etkisiz kılmak üzere daha fazla kenetlenmelidirler. Bu bir ajitasyon sözü değildir. Sömürü ve baskı sistemine karşı mücadelede ileriye yol almak başka türlü başarılamaz.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40